12 Temmuz 2009 Pazar

SAĞLIK / alternatif tıp

SAĞLIK/ alternatif tıp

Pürüzsüz cilt, parlak saçlar, sağlam tırnaklar, yalnızca bir düş müdür? Hayır! Doğanın bize sunduğu biçimiyle kullanılan bitkiler, bitkisel yağlar ve öteki ürünlerle mutfakta hazırlanabilen hafif etkili bileşimlerle bedene sağlıklı ve göze hoş gelen bir görünüm kazandırılabilir.

Genellikle kullanılan kozmetiklerin içerdiği kimyasal maddeler, yapay koku maddeleri ve bir çok katkı maddesi, sürekli kullanıldıklarında yararlı olmaktan ziyade zararlı olabilirler. Kimyasal maddelerle ve yapay koku maddeleriyle sürekli birlikteliğin duyarlı kişilerde ayrıca alerjilere yol açtığı da bilinen bir gerçektir. Tüm bunların yanı sıra, kimyasal kozmetikler çok pahalıdır da!

Doğal kozmetiğin avantajları

-Cilt bakımında kullanmak istediğiniz malzemeleri kendiniz seçebilirsiniz.

-Renk, koku ve dayanıklılık bakımından yapay madde kullanmanız gerekmez.

-Cilt dostu maddelerle cildin işlevlerini destekleyebilir ve cildin kendisini yenileyebilmesine(regenerasyon) yardımcı olabilirsiniz.

Tüm bu faktörleri göz önünde bulunduran kadınlar(ve erkekler), gitgide artan bir ilgiyle, reçeteleri yüzyıllardır uygulanmakta olan doğal bakım preparatlarını kullanıyorlar. Dillere destan güzelliğini, bal, kısrak sütü(eşek sütü!), bitkisel esanslar ve yağlarla koruyan Kraliçe Kleopatra, bu konuda önemli bir örnek olarak görülebilir. Cilt, saç ve tırnaklar için kremler, losyonlar, maskeler ve temizlik losyonları hazırlamak isteyen kişinin bu iş için fazla zaman harcamasına da gerek yoktur. Kullanılacak malzemeler eczaneden, bitkisel drog satıcılarından, sebze ve meyve satıcılarından satın alınabilir. Bazı güzellik bitkileri ise bahçede veya balkonda bile yetiştirilebilir.

Gerekli malzemeler

Cilt bakımı ürünlerinin yapımında (örneğin kremlerde), bir taşıyıcı ve dolgu maddesi ve iyileştirici görevini üstlenen etken maddeler gerekmektedir. Doğal kozmetik ürünlerinin temel taşıyıcı maddeleri, katı yağlar ve balmumu(ve benzerleri), su, alkol ve bitkisel yağlardır.

Katı yağlar ve balmumu türevleri

Katı yağlar ve balmumu türevleri, preparatlara(özellikle kremlere) gerekli kıvamı kazandırırlar ve ayrıca cilde yarayışlı özelliklere sahiptirler. Doğa bize bu çeşitleri bitkisel ve hayvansal formlarda sunar:

-Balmumu: Arıların yaptığı bal peteklerinin eritilmesi yoluyla elde edilir. Kaliteli olmasına özen gösterilmelidir. Balmumu, cildi pürüzlerden ve yağdan arındırır.

-Kakao yağı: Beyaz sarımtırak, oldukça katı, kırılabilir bir kütledir. Eritilirken, 36 dereceden fazla ısıtılmamalıdır. Kremlerin yumuşaklığını ve cilt tarafından çabuk emilmesini sağlar.

-Lanolin: Koyun yününden kazanılır. Cildi iyileştirici ve koruyucu özellikleri vardır. Ama koyunların parazitlere karşı korunmasında kullanılan kimyasal ilaçların kalıntılarını içerebilir. Satın alma sırasında bu bakımdan dikkatli olunmalıdır.

Sıvılar

Kozmetik malzemeleri genelde su ve alkol içerirler. Doğal bakım ürünlerinin pek çoğunda ise bitki çayları yer alır.

-Su: Bir numaralı hayat iksiri, yalnızca arıtılmış formda kullanılır. Böylece, örneğin kireç gibi mineraller ve bakteriler saf dışı bırakılmış olur. Arıtılmış su, nemlendirici maddelerin eşliğinde, cildi yumuşatır.

-Etil alkol: Özellikle losyonlarda ve temizleme sularında, düşük derecelerde kullanılır. Alkolün derecesi, arıtılmış su eklenerek düşürülebilir. Cildi fazla yağdan arındırır, mikrop kırıcı, iltihap önleyici ve yatıştırıcıdır.

Soğuk preslenen bitkisel yağlar

Bitkisel yağlar, değerli içerikleriyle(doymamış yağ asitleri, lesitin, vitaminler ve çeşitli mineraller), derinin işlevlerini desteklerler. Şifalı bitkilerle tedavi geleneğinde bitkisel yağ kullanımı, bilinen en eski beden bakımı uygulamalarında çok önemli yere sahiptir. Ama dikkat: Günümüzde kullanıma sunulan pek çok bitkisel yağ, kimyasal ilaç kalıntıları içermektedir! Bu nedenle, kimyasal ilaçlama yapılmayan bölgelerin ürünlerinden elde edilmiş çok kaliteli yağların kullanımına özen gösterilmelidir.

-Bademyağı: Acı ve tatlı badem çekirdeğinin karışımından, ama bazen de yalnızca tatlı bademden elde edilir. Bademyağı kullanışlıdır. Özellikle duyarlı, kuru ve çatlak ciltleri çok olumlu etkiler ve pürüzlerini alır. Bebeklerde de kullanılabilir.

-Hintyağı: Müshil ilacı olarak bilinir. Kendine özgü kokusu nedeniyle kozmetiklere katkı biçiminde, az miktarlarda kullanılır. Özellikle saçları güçlendirmede başarıyla kullanılabilir.

-Jojoba yağı: Jojobaöl, bilimsel adı Simmondsia chinensis olan, Meksika kökenli bir ağaççığın meyve çekirdeklerinden kazanılır. Akışkan bir mumdur. Kozmetik ürünlerinde yaygınlıkla kullanılır.

-Kabak çekirdeği yağı: Cildi düzgünleştirir, yumuşatır ve yaşlanmasını yavaşlatır.

-Soya yağı: Soya fasulyesinin yağı, yüksek oranda içerdiği lesitin ve A Vitamini göz önünde bulundurularak cilt bakımında kullanılan öteki yağlara eklenebilecek en değerli yağlardandır. Cildin beslenmesinde önemli görevler üstlenebilir.

-Susam yağı: Hafif etkili, cildi besleyici ve güneş ışınlarından(UV) koruyucu özellikler içerir. Cilde derinlemesine işler, temizleyici ve zararlı maddelerden arındırıcı olarak kullanılabilir.

-Zeytinyağı: Kaliteli sızma zeytinyağı klasik bir kozmetik katkısıdır. Cilde derinlemesine işler, normalleştirir ve kendini yenileyebilmesine yardımcı olur(regenerasyon).

Şifalı Bitkilerin Etkisi

Pek çok ev yapımı kozmetiğin etken maddeleri bitkisel kökenlidir. Bu bitkilerin çok önemli bir bölümü yüzyıllardır kendilerini çok yönlü olarak kanıtlamışlardır. Ayrıca son elli yıl içinde bitkiler üzerinde yapılan bilimsel araştırmaların sonuçları da fevkalade olumlu çıkmıştır. Aşağıda tanıtılan bitkiler, güzellik bakımına en uygun olanlardır:

-Atkuyruğu: Bitki, içerdiği bol miktarda silisik asit sayesinde, cilde yeni bir esneklik kazandırır. İrin toplayan sivilcelerin tedavisinde kullanılabilecek çok etkili bir dezenfekte ilacıdır.

-Aynısafa çiçeği: Deriyi temizler ve kendini yenilemesini destekler (regenerasyon). İltihaplanmaları önler ve yaraların iyileşmesini çabuklaştırır. Aynısafa merhemi de yaraların iyileşmesinde önemli rol oynar.

-Sarı kantaron: Yatıştırıcıdır. Özellikle kuru ve çatlak deriyi rahatlatır ve iyileşmeyi hızlandırır.

-Ceviz yaprağı: Yağlı ve temiz olmayan ciltlerde ve yağlı saçlarda kullanılabilir.

-Ebegümeci: Basit yaraların çabuk iyileşmesini sağlar. Deriyi düzgünleştirir ve kuru deriye kadife yumuşaklığı kazandırır.

-Civanperçemi: İltihaplanmaları önler, krampları çözer ve dezenfekte eder. Özellikle sağlıksız ve iltihaplı deride başarıyla kullanılabilir.

-Gülyağı ve gülsuyu: Deriye canlılık kazandırır ve gerginleştirir.

-Ihlamur: Deri dokusunu güçlendirir ve yeni hücre oluşumunu destekler, kuru ve duyarlı deriler için uygundur.

-Isırganotu: Derinin kan dolaşımını hızlandırır. Yağlı saçlara ve kepeğe karşı kullanılabilir.

-Kekik: Dezenfekte gücü çok yüksektir. Özellikle sağlıksız ve iltihaplanmaya yatkın deri için önerilir.

-Oğulotu(Melisa): Limon kokulu bu bitki, sinir sisteminin yanı sıra deriyi de genel anlamda yatıştırır.

-Mayıs papatyası: Bu klasik güzellik bitkisi, iltihaplanmayı önleyici ve yatıştırıcı etkileri ile özellikle problemli ve duyarlı deriler için çok önemlidir.

Mutfağımızdaki güçler

-Avokado: İçerdiği yağ asitleri ve vitaminler sayesinde bu koyu yeşil meyve, çok değerli besinler listesinde yer almaktadır. Dıştan kullanımda, bol miktarda içerdiği A Vitamini, hücrelerin yenilenmesini destekler, üstderide kepeklenmeyi nasırlaşmayı önler. B Vitamini kompleksi, hücre metabolizmasını çok olumlu etkiler. Avokadonun etken maddeleri, deriyi kurumaktan korur ve özellikle, duyarlı, kuru, yıpranmış ve yaşlanmış derileri iyileştirir ve güçlendirir.

-Çiçek balı: Dünyanın bilinen en eski tatlandırıcısı albüminler, vitaminler, mineraller, mikro besin maddeleri, enzimler ve organik asitler içerir. Bu besleyici maddeler deriyi güçlendirir ve yumuşatır. Antibakteriyel ve iltihap giderici, deriyi gerginleştiricidir, esnekliği arttırır ve kan dolaşımını uyarır.

-Buğday kepeği: Mineraller ve B Vitaminleri içerir. Deriye düzgünlük kazandırır ve kurumaktan korur.

-Yeşil çay: Japonların ulusal içkisi olan yeşil çay, yalnızca içten değil, dıştan da kullanıldığında çok yarayışlıdır. Duyarlı ciltleri yatıştırır, olgunlaşma aşamasındaki deriyi besler ve vaktinden önce yaşlanmaktan korur.

-Çökelek/Ekşimik: İltihaplı deriye karşı eskiden beri kullanılan çökelek, gerektiğinde biraz ılık sütle karıştırılarak krem kıvamına getirilir. Yağlı cilt bakımında kullanılır, altderinin(perminal katmanın) kan dolaşımını hızlandırır, ayrıca hafif güneş yanıklarında rahatlatıcıdır. Çıbanları(örneğin koltuk altında çıkan köpekmemesini) kısa sürede işletir ve temizler.

-Elma sirkesi: Bu çok yönlü ilaç, deriyi güçlendirir ve derinin asidik koruma örtüsünü güçlendirir. Çok zengin vitaminler ve mikro besin maddeleri içerir. Kuru ve çatlak cilt kadar, yağlı ve sivilceli cildin bakımında da başarılıdır. Saçlara yumuşaklık ve parlaklık kazandırır.

-Havuç: İçerdiği karoten(Provitamin A) ve lesitin, deri sertliklerini normalleştirir, deriye sağlıklı bir görünüm ve renk kazandırır.

-Hıyar(Salatalık): Deri için klasik bir nemlendirici olarak bilinen hıyar, yağdan arındırıcı etkiye de sahiptir ve bu nedenle yağlı ciltler için hazırlanan maskelere ve kompreslere de girer.

-Limon: Doğal kozmetikte çok önemli yeri vardır. Mikrop kırıcı, sıkıştırıcı/büzüştürücü/gerdirici özelliği vardır ve deriyi yağdan arındırır.

-Süt: Yağlı cilt bakımında ve nemlendirici olarak idealdir. Çok değerli maddeleri cilt tarafından hızla emilir. Üstderiye esneklik kazandırır, derinin asidik koruma örtüsünü güçlendirir, kan dolaşımını uyarır ve pürüzlü deriyi düzgünleştirir.

-Yoğurt: İçerdiği bakteri kültürleri sayesinde, üstderi bakteri florasının yeniden yapılanabilmesine yardımcı olur. İçerdiği süt asidi ise cildin erken kırışmasını önler, ona yumuşaklık ve esneklik kazandırır.

-Yulaf: B grubu öncelikli olmak üzere, vitaminler, mineraller ve değerli yağlar içerir. Öğütülmüş yulaf deriyi düzgünleştirir ve özellikle bu amaçla hazırlanan yüz maskelerinde başarıyla kullanılabilir.

-Yumurta sarısı: Lesitin ve kolesterol açısından çok zengin olduğu için, cilt maskeleri ve kompresler hazırlanırken emulgatör olarak (örneğin yağ ile suyun bir süre için birbirine karışmasını sağlamakta) kullanılır. Cildi rahatlatır ve düzgünleştirir.

-Zencefil: Cildi çok olumlu etkileyen doymamış yağ asitleri bakımından çok zengindir. Deriyi yağdan arındırır, iltihapları yatıştırır, çatlakların ve küçük yaraların iyileşmesini hızlandırır.

Eterli yağlar(esanslar)

Eterli yağlar, bildiğimiz anlamdaki bitkisel yağlardan değildir; pek çok uçucu(eterli) maddelerin bir bileşimidir. Yağ olarak anılmalarının başlıca nedeni, suda çözünmeyip ancak katı veya sıvı yağlarda çözünmeleridir. Bu çok değerli eterli yağlar, bitkilerin damıtılmasıyla veya preslenmesiyle elde edilirler. Cilt bakımında kullanılacak olan eterli yağların kaliteli ve gerçek olmalarına büyük özen gösterilmelidir. Yapay esansların bitkisel yağlara karıştırılması yoluyla oluşturulmuş sahte eterli yağların cilt bakımında kullanılmaları çok yanlış olur. Yalnızca eczanelerden ve güvenilir firmalardan, yüzde yüz doğal olduğuna inandığınız yağları satın alınız!

Eterli yağlar, çok yönlü etken maddeleri sayesinde yalnızca cildi rahatlatıp iyileştirmekle kalmazlar; kişide yatıştırıcı, uyarıcı, canlandırıcı ve rahatlatıcı etkiler de yaratabilirler. Eterli yağlar, kremlerde, losyonlarda, banyo katkısı veya inhalasyon(soluma) biçiminde kullanılarak, beden sağlığına ve rahatlığına geniş ölçüde katkı sağlayabilirler.

Eterli yağların etkileri

-Kafur yağı: Kan dolaşımını uyarıcı ve canlandırıcıdır.

-Karanfil yağı: Cildi yatıştırır ve dezenfekte eder.

-Lavanta yağı: İltihaplanmayı önleyici, yatıştırıcı ve hücre yenileyici.

-Limon yağı: Dezenfekte edicidir. Kırılmaya eğilimli tırnakların bakımında kullanılabilir.

-Nane yağı: Metabolizmayı uyarıcı, dezenfekte edici ve kan dolaşımını uyarıcıdır.

-Oğulotu(melisa) yağı: Yatıştırıcı ve duyarlılığı azaltıcı etkiler içerir.

-Mayıs papatyası yağı: İltihaplanmayı önleyici ve yatıştırıcıdır.

-Rezene yağı: Dezenfekte edici, yatıştırıcı ve güçlendiricidir.

-Servi yağı: Dokuları sıkıştırıcı ve dezenfekte edicidir.

-Turunç kabuğu yağı (Bergamot): Antiseptik ve iyileşmeyi hızlandırıcıdır.

Eterli uçucu yağlar, banyo katkısı olarak bile, önce katı veya sıvı yağların içinde çözündürülmelidir; çünkü suda çözünmezler ve değdikleri bölgeyi tahriş edebilirler!

Kimyasal kozmetik ürünleri genellikle, konserve edici yapay maddeler içerirler. Ürünler böylece uzun süre boyunca bozulmaz, ama derinin dengesini bozabilirler ve alerjilerin başlıca nedeni olarak tanınırlar. Bu yapay maddeler yalnızca ürünün içindeki bakterileri öldürmekle kalmayıp, derinin dengesini koruyan çok önemli doğal bakterileri de yok ederler. Burada tanıtılacak olan doğal kozmetik ürünler, dayanıklılık kazandıran herhangi bir yapay madde içermedikleri için, saklanmaları ve kullanım süreleri bakımından çok dikkatli olmak gerekir. Şifalı bitki demlemeleri ve besin maddeleri ile hazırlanan kozmetikler hemen kullanılmalıdır. Bu tanımın dışında kalan ürünlerin buzdolabında saklanması doğru olur. Bitkisel yağlar ise birkaç ay boyunca bozulmadan bekleyebilirler. Kremler ve losyonlar da en çok iki haftalık bir süre içinde kullanılmalıdırlar.

Mutfakta hazırlanan doğal kozmetiklerle deriye, saçlara ve tırnaklara hiçbir zarar vermeden bakım yapılabilir, ama bu bakım sürecinde de problemler yaşanabilir. Daha önce hep hazır kozmetik ürünü kullanmış olan kişilerde, doğal kozmetik ürünleri bazen sivilcelenme veya deri gözeneklerinin iltihaplanması gibi tepkiler oluşabilir. Bu durumlara genellikle, deri metabolizmasını güçlü bir biçimde etkileyebilen bitkiler kullanıldığında rastlanır. Alerjilerde ise durum değişiktir: Bazı bitkilere veya bitki yağlarına karşı deri hemen veya kısa bir süre sonra, kızarıklık veya kaşıntı gibi tepkiler verebilir. Bu durumda, alerjiye yol açan reçetenin kullanımına hemen son verilir. Ama önceden bir deri testi yaparak, alerjik tepki oluşup oluşmayacağı saptanabilir: Söz konusu üründen birazı, kol ekleminin iç tarafına sürülür ve ertesi güne kadar beklenir. Eğer ertesi gün o bölgede herhangi bir alerjik tepki oluşmamışsa, söz konusu reçete rahatlıkla kullanılabilir.

Önemli bir konu da, önerilen dozajlara sadık kalınmasıdır. Bazen fazla kullanılan birkaç damla eterli yağ bile önemli değişikliklere yol açabilir. Ayrıca, eğer reçetede belirtilmemişse eterli yağlar, kesinlikle doğrudan cilde uygulanmamalıdır!

Cilt Tipiniz Nedir?

Yapısı ve işlevleri açısından herkesin cildi benzerlikler gösterir, ama yine de her cilt başkadır. Genellikle üç cilt tipinden söz edilir: Normal veya karışık cilt, yağlı cilt ve kuru cilt. Bu üç değişik durumun bir kişide görülmesine çok ender rastlanır. Ama karma biçimleri söz konusudur ve mevsimlere ve yaşa göre cildin özelliklerinde değişimler görülebilir.

-Normal ve karışık cilt: Normal cilt düzgün ve yumuşaktır, donuk bir parlaklığa ve sağlıklı bir görünüme sahiptir. Karışık ciltte, yanaklar kuru ve daha çok alın, burun ve çene bölgeleri yağlıdır. Ama bu durum, normal ciltte de görülebildiği için, normal cilt sınıfına girer.

-Yağlı cilt: İri gözenekli ve sivilcelenmeye yatkındır. Yıkandıktan kısa süre sonra yine parlak bir görünüm kazanır ve kremlendikten uzun bir süre sonrasına kadar yağlı kalır. Sivilceli cilt, yağlı cildin kız kardeşidir: Sivilceler, yağ yapımında bir aksaklığın belirtisidir.

-Kuru cilt: Bazen sert ve pulludur, göz ve ağız çevresinde genç yaşlarda kırışıklıklar oluşmaya başlar. Kuru cildin bakımında yanlışlıklar yapılabilir. Temizlendikten sonra gerilir ve yağlı kremler çok çabuk emilir.

Eğer cildinizin hangi sınıfa girdiğine karar veremiyorsanız, bir kozmetik uzmanına başvurmanız doğru olur. Böylece, uygulayacağınız reçetelerde ve bakım yöntemlerinde yanılgıya düşmemiş olursunuz.

*Yağlı bölgeleri veya karışık ciltteki sivilceli bölgeleri yağdan arındırıcı maddelerle temizlemeye çalışmayınız. Cildin asidik koruma örtüsünü tahrip edebilirsiniz.

*Yağlı cildinize çok etkili veya yüksek dereceli alkol içerikli ürünlerle işkence etmeyin. Bu tür bakıma yağ bezlerinin tepkisi, daha fazla yağ üretmek olacaktır.

*Özellikle kuru cildi soğuk suyla yıkamayın: Aksi halde gözenekler kapanır ve cilt daha fazla kurur.

*Cildin kendini yenileyebilmesi için(regenerasyon), haftada 1-2 kere, cilde uygun yüz maskeleri uygulanmalıdır.

*Peeling yöntemi(ayda 1-2 kere), cildin sertleşmesini önler.

*Pigment lekelerine karşı, rendelenmiş çiğ patates maskesi, 15-20 dakika etkilemeye bırakılır.

-Mayıs papatyası yağı, her tür cilt için

30g mayıs papatyası, 100 ml susam yağı ve 100 ml kırmızı kantaron yağına eklenir. Cam yağ kavanozu bir saat boyunca çok sıcak su banyosunda (benmarin yöntemi) bekletilir ve süre sonunda iyice çalkalandıktan sonra, tülbentten geçirilerek süzülür. Yağa batırılan pamukla yüz iyice temizlenir.

-Yağ karışımı, normal ve karışık cilt için

10’ar ml soya yağı ve hintyağı, 20 ml bademyağı ve 30 ml zeytinyağı iyice karıştırılarak koyu renkli bir şişeye aktarılır. Yağla ıslatılan bir pamukla, yumuşak hareketlerle yüze, boyuna ve dekolteye yedirilir.

-Temizlik maskesi, yağlı cilt için

1 yumurta sarısı, 1 yemek kaşığı susam yağı ve 3-4 damla limon suyu iyice karıştırılarak krem haline getirilir. Elle veya bir bezle, yüze, boyuna ve dekolteye sürülür ve 10 dakika etkilemeye bırakılır. Süre sonunda bol ılık suyla yıkanılır.

-Limon peelingi, yağlı cilt için

2 yemek kaşığı dolusu ince rendelenmiş limon kabuğu, 2 yemek kaşığı yulaf unu ve 6 yemek kaşığı dolusu buğday kepeği iyice karıştırılır ve biraz su eklenerek esnek bir lapa haline getirilir. Dairesel hareketlerle, 2-3 dakikalık bir süre boyunca cilt temizlenir. Bol ılık suyla yıkanılır.

-Yeşil çay losyonu, kuru cilt için

Orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suda 1 tatlı kaşığı dolusu yeşil çay haşlanır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. 1 yumurta sarısı, 1 tatlı kaşığı dolusu çiçek balı ve 10 ml gliserin iyice karıştırıldıktan sonra, çayla birlikte küçük bir kavanoza aktarılarak iyice çalkalanır. Karışıma batırılan pamukla, yüz, boyun ve dekolteye friksiyonla iyice emdirilir.

-Kepek peelingi, olgun cilt için

5 yemek kaşığı dolusu badem veya buğday kepeği biraz suyla iyice karıştırılarak lapa haline getirilir. Dairesel hareketlerle, 2-3 dakika boyunca yüz iyice temizlenir.

Canlandırıcı yüz losyonları

Yağ veya kremlerle yapılan bir temizliğin ardından uygulanan yüz losyonları, cilde canlılık kazandırır ve yatıştırıcıdır. Bir pamuk parçasını losyonla ıslatın ve yüzünüzü, boynunuzu ve dekoltenizi nemlendirin.

-Lavanta suyu, karışık cilt için

Sabahları ve akşamları, bir pamuğu lavanta destile suyu ile ıslatın ve yüzünüze, boynunuza, dekoltenize sürün.

Lavanta suyu, yağlı cilt için

50 ml lavanta destile suyu, 2-3 damla nane yağı ve 1 tatlı kaşığı dolusu elma sirkesini bir cam kabın içinde iyice çalkalayarak karıştırın. Yüzünüzü, boynunuzu ve dekoltenizi, bu sıvıyla ıslattığınız bir pamukla temizleyiniz.

-Aynısafa losyonu, kuru cilt için

50 ml portakal çiçeği destile suyu, 50 ml gülsuyu ve 20 ml aynısafa tentürünü bir şişede iyice çalkalayarak karıştırın. Yüzünüzü bu losyonla temizleyin. Aynısafa tentürünün yapımı için gerekli bilgiyi, kitabın bitkiler bölümünde bulabilirsiniz.

-Bitki losyonu, sivilceli ve iltihaplı cilt için

1 yemek kaşığı dolusu mayıs papatyası, 1 tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış ayrıkotu kökü, 1 yemek kaşığı dolusu öksürükotu yaprağı(veya ebegümeci yaprağı), 1 yemek kaşığı dolusu aynısafa çiçek yaprağı (hepsi kurutulmuş olarak), 200 ml steril su, 30 ml 70 derecelik etil alkol ve 30 ml adaçayı destile suyu bir kavanoza koyulur ve ağzı iyice kapatılır. Arada bir çalkalanarak 3-4 gün bekletildikten sonra, 3-4 kat tülbentten geçirilerek süzülür. Elde edilen losyon, koyu renkli temiz bir şişeye aktarılır. Her kullanımdan önce iyice çalkalanır. Losyonla ıslatılan bir pamukla, sabahları ve akşamları, yüz, boyun ve dekolte nemlendirilir.

Yağ karışımları

Eterli bitki yağları, yüz masajları için çok uygundur veya kuru ve olgun ciltler için, bir gece kreminin yerini doldurabilirler. Ama eterli yağlar doğrudan kullanılmaz, ana madde olarak seçilen bir bitkisel yağa uygun miktarda karıştırılarak kullanılırlar. Önerilen miktarlar bir kapta karıştırıldıktan sonra koyu renkli bir şişeye aktarılır ve iyice çalkalanır. Yağların birbirine tam olarak karışabilmesi için birkaç saat beklenilmesi gerekir.

-Yağ karışımı, yağlı cilt için

15 damla limon yağı, 12 damla servi yağı(veya 10 damla kafur yağı), 10 damla lavanta yağı, 50 ml soya yağı.

-Yağ karışımı, normal cilt için

15 damla lavanta yağı, 4 damla gülyağı, 8 damla adaçayı yağı(veya ökaliptus yağı) ve 50 ml susam yağı.

-Yağ karışımı, kuru cilt için

15 damla rezene yağı(veya mayıs papatyası yağı), 5 damla lavanta yağı, 5 damla gülyağı ve 50 ml bademyağı.

-Yağ karışımı, olgun cilt için

15 damla lavanta yağı, 5 damla kekik yağı, 3 damla nane yağı, 10 damla gülyağı ve 50 ml zeytinyağı.

Deriyi Besleyici Maskeler

Maskeler, cildi güçlendiren klasik güzelleştiricilerdir. İyileştirici ve güzelleştirici maddelerini cilde emdirerek, onun kendini yenileyebilmesine yardımcı olurlar. Maskeler cildi yatıştırır, gerginleştirir ve kan dolaşımını uyarırlar.

-Elma-krema maskesi, normal ve kuru cilt için

Kabuğu soyulan bir elma ince rendelenir ve 1 yemek kaşığı dolusu krema ile iyice karıştırılır. Yüze, boyuna ve dekolteye uygulanır ve 10 dakika etkilemeye bırakılır.

-Ekşimik/Çökelek maskesi, yağlı cilt için

4 yemek kaşığı dolusu ekşimik(çökelek), 10 ml adaçayı destile suyu, 10 ml gülsuyu, 1 kahve fincanı ılık süt mikserde iyice karıştırılır. Yüze, boyuna ve dekolteye uygulanarak 30 dakika etkilemeye bırakılır.

-Zencefil kompresi, yağlı cilt için

1 bardak zeytinyağı hafifçe ısıtılır, 1 yemek kaşığı dolusu öğütülmüş zencefil yağa iyice karıştırılır ve 1-2 saat bekletilir. Bu karışımın emdirildiği bez parçaları yüze uygulanır ve 20 dakika etkilemeye bırakılır.

-Hıyar maskesi, yağlı cilt için

Soyulmuş hıyardan kesilen 5 kalın dilim mikserde püre haline getirilir, 2 tatlı kaşığı elma sirkesi ve 2 tatlı kaşığı susam yağı, 1 yumurta sarısı iyice çırpılır ve hepsi mikserde iyice karıştırılır. Yüze, boyuna ve dekolteye uygulanarak, 45 dakika etkilemeye bırakılır.

-Ekşimik/çökelek maskesi, yağlı cilt için

125g ekşimik(çökelek), 2 yemek kaşığı dolusu ılık süt ve yarım limonun suyu iyice karıştırılır. Yüze uygulanır ve 15 dakika etkilemeye bırakılır.

-Avokado maskesi, kuru cilt için

Olgun bir avokado meyvesi kabuksuz olarak çatalla ezilir ve yarım tatlı kaşığı bal, bir tatlı kaşığı elma sirkesi ile iyice karıştırılır. Bir yumurta sarısı çatalla iyice çırpıldıktan sonra eklenerek karıştırılır ve bu arada da 3 yemek kaşığı dolusu zeytinyağı, karıştırılma sırasında azar azar eklenir. Yüze, boyuna ve dekolteye bolca uygulanır ve 20-30 dakika etkilemeye bırakılır.

-Havuç maskesi, olgun cilt için

1 yumurta sarısı, yarım tatlı kaşığı zeytinyağı ve bir tatlı kaşığı dolusu havuç suyu iyice karıştırılır. Yüze, boyuna ve dekolteye sürülerek, 20-30 dakika etkilemeye bırakılır.

-Buğday kırması maskesi, kuru cilt için

100g kırılmış buğday, krem haline gelebilecek ölçüde zeytinyağı ile mikserde karıştırılır. Yüze uygulanır ve 15 dakika etkilemeye bırakılır.

-Yeşil çay maskesi, olgun cilt için

Bir bardak su kaynatılır ve 5 dakika bekletilir, 1 yemek kaşığı dolusu yeşil çay eklenerek 5 dakika demlendirilir, süzülür ve soğumaya bırakılır. Bu arada, 3 yemek kaşığı dolusu bademyağı ve 1 yemek kaşığı dolusu çiçek balı iyice karıştırılır. Yeşil çay bu karışıma yavaş yavaş eklenirken karıştırmaya devam edilir. Maske, yüze, boyuna ve dekolteye uygulanır ve 20 dakika etkilemeye bırakılır.

-Cildi tazelemek için (20 dakikalık maskeler)

*Bal, limon suyu ve 1 tatlı kaşığı zeytinyağı iyice karıştırılır.

*Limon suyu ve 1 yumurta sarısı iyice karıştırılır.

*Sütte pişirilen 1 elma iyice ezilir ve ılıklaşması beklenir.

Kompresler ve Buğu Banyoları

Şifalı bitkilerle veya eterli yağlarla hazırlanan kompresler ve buğu banyoları cilde tazelik kazandırır ve kan dolaşımını uyarır. En doğrusu, cildin akşam temizliğinin ardından uygulanmasıdır.

Kompresler için, çok sıcak ama kaynamayan suyla bitkiler haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür.

Yüze uygulanan buğu banyoları için, kaynar derecede olmayan çok sıcak suya bitkiler veya eterli yağlar eklenir. Büyük bir havluyla baş ve su kabı örtülerek, gözler kapalı biçimde, 5-10 dakika boyunca buharın cildi etkilemesi beklenir. Buhar cildi yakmamalıdır! Sonunda yüz soğuk suyla yıkanır ve temiz bir havluyla kurulanır.

-Şifalı bitki kompresleri, yağlı cilt için

2 yemek kaşığı dolusu civanperçemi, ıhlamur veya ökaliptus yaprağı, yarım litre su.

-Şifalı bitki kompresi, kuru cilt için

2 yemek kaşığı dolusu mayıs papatyası, lavanta veya ıhlamur, yarım litre su.

-Şifalı bitki kompresi, olgun cilt için

1 yemek kaşığı mayıs papatyası, 1 yemek kaşığı kuşburnu kabuğu, 1 yemek kaşığı dolusu aynısafa çiçeği, yarım litre su.

-Buğu banyosu, yağlı cilt için

Mayıs papatyası, ıhlamur, civanperçemi, ökaliptus veya biberiye yağından 4-6 damla ve 1 litre su.

-Buğu banyosu, kuru cilt için

2 yemek kaşığı dolusu mayıs papatyası, lavanta veya ıhlamur ve 1 litre su.

-Deri gözeneklerinin sıkıştırılması için

*Ezilmiş taze muşmula yaprağı, 20 dakikalık kompres olarak.

*Dilimlenmiş havuç, hıyar veya domates, 15-20 dakika süreyle problemli bölgeye yatırılır.

*Bal maskesi, 20-25 dakika süreyle uygulanır. Yüz ılık sütle yıkanır ve soğuk suyla güzelce durulanır.

*Atkuyruğu çayı, 10-15 dakikalık kompres olarak uygulanır.

*Ceviz yaprağı çayı, 10 dakikalık kompres olarak uygulanır.



Saç Bakımı

Yüz derisinde olduğu gibi kafa derisinde ve saçlarda, bünye özelliklerine göre değişiklikler söz konusudur. Hemen hemen her iki kişiden birinin kafa derisindeki yağ bezleri normalden fazla yağ üretir. Sonuç, yağlı saçlar! Yüzünün derisi yağlı olanların genellikle kafa derisi de yağlıdır. Herkesin kafa derisinde kepeklenme olur; derinin kendini yenilemesinin bir sonucudur bu durum. Altında yeni deri oluştuğunda, eski deri canlılığını yitirir ve kepek halini alır. Bu kepeklenme ise, iki durumda problem haline gelir: Derinin fazla yağ üretimi nedeniyle kepekler bir kabuk gibi kafa derisine yapışır. Bu durumda saçların dip tarafı yağlı, öteki kısımları ise kurudur. Yağ bezlerinin az yağ üretmesi durumunda ise, kafa derisi kuru olduğu için kepekler etrafa uçuşur. Bu durumda, saçlar da genellikle cansız ve kırılgan olur.

-Yağ şampuanı, kuru saçlar için

2 yemek kaşığı dolusu, susam yağı, bademyağı veya ayçiçeği yağı ve 3-4 yemek kaşığı dolusu nohut unu hazırlanır. Saçlar yıkanmadan önce, seçilen yağ ile masaj yapılır. Sonra, artan yağ ile nohut unu, belki biraz da sıcak su eklenerek, akışkan bir lapa haline getirilir. Bu lapa ile saçlar şampuanlanır ve iyice durulanır.

-Lavanta şampuanı, tüm saç tipleri için

100 ml hazır bitkisel şampuana 4 damla lavanta ve 4 damla ökaliptus yağı eklenir ve çok iyi karıştırılır.

-Limon şampuanı, yağlı saçlar için

5 yemek kaşığı dolusu ince kıyılmış ısırganotu yaprağı yarım litre soğuk suya eklenir, kaynama derecesine kadar ısıtılır, 15 dakika demlendikten sonra süzülür. Bu arada, 1 limonun suyu sıkılır. Ayrıca 2 yumurta sarısı çalkalanır. Limon suyu, yumurta sarısı, 5 damla limon yağı ve 1 tatlı kaşığı dolusu hazır bitkisel şampuan, ısırganotu çayına eklenerek karıştırılır. Saçlar bu şampuanla yıkanır ve iyice durulanır.

Yağ friksiyonları

Yağ friksiyonları her saç tipi için yararlıdır, ama özellikle hırpalanmış ve kuru saçlar, uçlarına kadar bu bakımdan yararlanırlar. Şifalı bitki çayları ile birlikte de kullanılabilen değerli bitki yağları, saçlara canlılık, esneklik ve parlaklık kazandırır, zararlı çevresel etkilerden korur, perma, çok sıcak fön çekme ve sürekli boyanın olumsuz etkilerine karşı dayanıklılık kazandırır.

-Yağ friksiyonu, kuru ve hırpalanmış saçlar için

25 ml bademyağı(veya kabak çekirdeği yağı) ve 25 ml zeytinyağı karıştırılır ve saçlara friksiyon yapılır. Daha sonra saçlar bir havlu ile örtülerek, birkaç saat veya gece boyunca etkilemeye bırakılır.

-Etkili yağ kürü, çok hırpalanmış saçlar için

40 ml hintyağı ve 20 ml soya yağı bir cam şişede veya kavanozda iyice karıştırılır. 2’şer tatlı kaşığı dolusu ısırganotu, biberiye ve kekik eklenir. Çok iyi çalkalanarak 2 gün bekletildikten sonra süzülür. Bu yağ saçlara emdirilir ve 40 dakika etkilemeye bırakılır.

-Yağ friksiyonu, yapısal zarar görmüş saçlar için(örneğin, boya veya perma sırasında)

40 ml tatlı badem yağı ve 20 ml hintyağı karıştırılarak saçlara ve özellikle de saç uçlarına iyice yedirilir. Bir saat süreyle etkilemeye bırakılır.

-Yağ friksiyonu, kepeğe karşı

10 damla ökaliptus yağı, 15 damla biberiye yağı ve 50 ml jojoba yağı, sıcak su banyosunda ısıtılarak iyice karıştırılır ve kafa derisine ve saçlara yedirilir.

-Yağ friksiyonu, yağlı saçlar için

12 damla bergamot yağı(turunç kabuğu yağı), 13 damla lavanta yağı ve 50 ml jojoba yağı, sıcak su banyosunda ısıtılarak iyice karıştırılır ve saçlara yedirilir.

Durulama suları – Hızlı ve etkili

Yıkamadan sonraki durulama suları, özellikle yağlı ve kepekli saçlarda mucizeler yaratabilir. Kuru veya kaşıntılı kafa derisi de, bitkisel katkılı durulamalarla veya elma sirkesi ile rahatlatılabilir. Durulamalar, yıkanmadan sonra uygulanır ve saçlar artık başka bir biçimde yıkanmaz.

-Sirke durulaması, parlaklık ve esneklik kazandırmak için

1 yemek kaşığı elma sirkesi ve 5 damla hintyağı, 1-2 litre sıcak suya karıştırılır. Saçlar bu suyla durulanır ve kafa derisine masaj yapılır.

-Limon durulaması, yağlı saçlar için

1 limonun ince rendelenmiş kabuğu ve 1 tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış ıhlamur, yarım litre suya eklenir ve kaynama derecesine kadar ısıtıldıktan sonra 10 dakika demlenmeye bırakılır ve süzülür. 8 limonun suyu ile birlikte, hepsi bir şişeye veya kavanoza aktarılır ve çalkalanarak 2 gün bekletilir. Saçlar yıkandıktan sonra, 1 litre ılık durulama suyuna, şişedeki sıvının 1/8 bölümü eklenir.

-Isırganotu durulaması, kafa derisi kaşıntısına karşı

¼ litre elma sirkesi kaynama derecesine kadar ısıtılır(ama kaynatılmaz) ve içine 1 avuç dolusu ısırganotu yaprağı eklenir. 15 dakika demlendikten sonra süzülür, saçlar durulanır ve kafa derisine masaj yapılır.

-Bitki durulaması, kepeğe karşı

2 bardak dolusu kaynar derecedeki suya 1 tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış hindiba çiçeği(sarı saçlara), veya bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış ısırganotu yaprağı(kumraldan esmere kadar) eklenir ve soğuyana kadar demlenmeye bırakılır. Sonra süzülür, saçlar durulanırken, kafa derisine de hafif masaj yapılır.

-Saç dökülmesine karşı etkili bir reçete

3-4 hafta boyunca her gün, 1 avuç dolusu ince kıyılmış ısırganotu kökü 8-10 saat boyunca 1-2 litre suda bekletilir, sonra 3-4 avuç ısırganotu yaprağı eklenir, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve 10 dakika boyunca, üstü kapalı olarak demlenmeye bırakılır ve süzülür. Bu suyla kafa derisi ve saçlar 5 dakika boyunca yıkanır ve kafa derisine masaj yapılır. Ama her yıkamadan önce, kafa derisine, İsveç Şurubu ve ısırganotu tentürü ile dönüşümlü olarak friksiyonlar yapılır. Daha ilk haftada saç dökülmesi durur ve tedavi süresinin sonuna doğru yeni saçlar çıkmaya başlar. Daha sonra bu tedavi 3-4 günde bir uygulanırsa, saç dökülmesi uzun vadede önlenmiş olur ve saçlar, esneklik ve parlaklık kazanarak, sağlıklı bir görünüme de sahip olurlar. Bu tedavi, kepeklenmeye karşı da çok etkilidir.

Rahatlatıcı Banyolar

Stres ve gerginlik, bedensel ve ruhsal boyutta rahatsızlıklara yol açtığı gibi, kişinin dış görünümünü de olumsuz etkiler. Banyoların rahatlatıcı etkisini hepimiz çok iyi biliriz. Problemler ve stres, sıcak su tarafından, bedenden sökülüp atılırlar. Kaslar gevşer, sinir sistemi ve kan dolaşımı olumlu etkilenir. Yatmadan önce alınan bir tam banyo, en etkili uyku ilacıdır. Bir soğuk algınlığı başlangıcında alınan, eterli yağlar veya bitki katkısı içeren bir banyo çok yararlı olabilir. Ama, gerekli katkılarla hazırlanan bir tam banyonun, deri için en etkili güzellik ilacı olabileceği de unutulmamalıdır.

Bitkisel yağlar veya süt ürünleri eklenen banyolar, derinin koruyucu örtüsünü güçlendirdikleri için, deri kuruluğunu karşı da uzun süre etkili olabilirler. Bu nedenle, banyodan sonra derinin kremlenmesine gerek kalmaz. Şifalı bitki katkılarıyla hazırlanan banyolar, yağlı ve sivilceli deri için çok basit ama etkili bir tedavi anlamı da taşırlar. Banyo sonrasında deriye bir nemlendirici sürülmesi uygun olur. Değerli maddeler içeren banyo katkılarının etkinliklerine zarar vermemek için, banyo suyunun çok sıcak olmaması gerekir(37 derece).

*Bir tam banyoyu, haftada 1-2 kereden fazla almayın.

*Önceden ağır yemekler yemeyin ve banyo suyunun 37 dereceden sıcak olmamasına dikkat edin; her iki durum da, kan dolaşımını olumsuz etkileyecektir.

*İdeal banyo süresi 15-20 dakikadır; fazlası deriyi ve kan dolaşımını olumsuz etkileyebilir.

*Banyo sonrasında, yatakta kısa bir dinlenme çok rahatlatıcı olabilir.

-Ökaliptus yağı banyosu, sivilceli deri için

Banyo suyunu doldurmaya başlayın ve su bir karış kadar yükseldiğinde, biraz kremanın veya sütün içine karıştırdığınız 5 damla ökaliptus yağını suya ekleyin. Bu katkının eşit oranda dağılabilmesi için, küveti duş süzgecinden akan suyla doldurun.

-Şifalı bitki banyoları

Deriniz yağlıysa 150g mayıs papatyası veya civanperçemi, deriniz sivilceliyse 150g kuru nane veya atkuyruğu kullanın. Bitkiler 1 litre kaynar suyla haşlanır ve soğuyana kadar demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.

-Ebegümeci banyosu, iltihaplı, sivilceli deri için

50g kurutulmuş veya 100g taze ebegümeci çiçeği ve yaprağı ince kıyılmış olarak, kaynar derecedeki 2 litre suyla haşlanır, soğuyana kadar demlenmeye bırakılır, süzülür ve banyo suyuna eklenir. Kan dolaşımını hızlandırmak için banyodan sonra beden, orta sertlikte bir fırça ile fırçalanır.

-Elma sirkesi banyosu, yağlı cilt için

¼ litre elma sirkesi banyo suyuna eklenir. Banyodan sonra duş alınmaz, sirkeli su derinin üstünde kurumalıdır. Daha sonra, yağlı olmayan bir nemlendirici beden losyonu uygulanır. Banyo suyuna eklenen 8 damla lavanta yağı, antiseptik etkiyi arttırır ve ruhsal açıdan dengeleyici ve yatıştırıcı etki yapar.

-Lavanta yağı banyosu

¼ litre elma sirkesi(yağlı deriye karşı) veya ¼ litre krema(normal, kuru veya karışık deri için), 8 damla lavanta yağı ile iyice karıştırılır, banyo suyuna eklenir ve su da iyice karıştırılır. Krema-lavanta banyosundan sonra ılık duş alınır. Elma sirkesi-lavanta banyosundan sonra duş alınmaz ve kurulanılmaz.

-Yağsız süt banyosu, kuru ve duyarlı deri için

Yağı alınmış 2 litre süt banyo suyuna eklenirken, su iyice karıştırılır. Banyodan sonra ılık bir duş alınır ve hafifçe kurulanılır. Eğer deriye banyodan önce 2 yemek kaşığı dolusu zeytinyağı yedirilirse, süt banyosu kuru deri için çok daha etkili olur. Banyo suyuna eklenen 1 bardak aynısafa çayı da deriyi ayrıca yatıştırır.

-Yağ-süt banyosu, kuru deri için

1 bardak ılık süt ve bir yemek kaşığı zeytinyağı, kapalı bir kavanozda iyice çalkalandıktan sonra banyo suyuna eklenir. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır.

-Yağ banyosu, kuru deri için

50 ml bademyağı veya zeytinyağı sıcak banyo suyuna eklenir ve iyice karıştırılır. Banyodan sonra, cildin üstünde kalan su elle sıyrılır ve kalan hafif yağ filmi masajla yedirilir.

-Süt-bal banyosu, kırışıklara karşı

2 bardak ılık sütte 2 yemek kaşığı dolusu bal iyice eritilir, 1 tatlı kaşığı badem yağı eklenir ve kapalı bir kavanozda iyice çalkalandıktan sonra banyo suyuna eklenir ve banyo suyu da karıştırılır. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır.

-Bal-süt-tuz banyosu, kuru ve olgun deri için

Banyo küveti doldurulurken 100g deniz tuzu serpiştirilir. Bu arada 1 litre sıcak sütte 250g çiçek balı eritilir ve banyo suyuna eklenir. Banyo suyu iyice karıştırılır. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır.

-Oğulotu(melisa)-Aynısafa çiçeği banyosu, deriyi yatıştırıcı

3’er yemek kaşığı dolusu ince kıyılmış kuru bitki, kaynama derecesinde sıcak 1 litre suda haşlanır, üstü kapalı olarak 15 dakika demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir. Banyodan sonra sıcak duş

El ve Tırnak Bakımı

Güzel ve bakımlı eller yalnızca kişinin kendisini iyi hissetmesini sağlamakla kalmayıp başkalarında da o kişiye karşı sempati uyandırır. Ama sürekli olarak bir şeyler yıkamak(özellikle ev işlerinde) elleri ve tırnakları hırpalar. Deri çatlar, sertleşir ve doğal asidik örtüsü tahrip olur. Sürekli uygulanan el banyoları ve kompresler, yıpranmış ellerin kendilerini yenileyebilmeleri için gerekli bir bakım yöntemidir.

-Eterli yağ el banyosu

3 damla lavanta yağı, 2 damla bergamot yağı, 10 damla bademyağı, 1 tatlı kaşığı dolusu gliserin ile karıştırılır ve bir kabın içindeki sıcak suya eklenerek, iyice karıştırılır. Eller 20 dakika boyunca banyoda tutulur. Sonra eller dikkatlice ovuşturularak, kalan yağ da deriye yedirilir.

-Zeytinyağı el banyosu

1 su bardağı dolusu zeytinyağı, benmarin yöntemiyle hafifçe ısıtılır ve içine 15-20 damla limon suyu eklenip iyice karıştırılır. Eller bu yağın içinde 5-10 dakika bekletilir.

-Jojoba-pirinç kompresi

1 yemek kaşığı dolusu pirinç unu, biraz sütle bulamaç haline getirilir. 1 yemek kaşığı dolusu jojoba yağı(veya gliserin) elin üstüne yayılır ve üstüne pirinç unu bulamacı yatırılır. 10 dakika etkilemeye bırakıldıktan sonra, eller ılık suyla yıkanır.

-Yağ masajı

2 yemek kaşığı dolusu bademyağı veya susam yağı, benmarin yöntemiyle 37-40 dereceye kadar ısıtılır ve dairesel hareketlerle önce elin üstüne ve sonra da avuçlara masajla yedirilir.

-Rezene el banyosu

8 yemek kaşığı dolusu rezene tohumu, havanda hafifçe ezildikten sonra, 2 su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 15 dakika demlendikten sonra süzülür. Her tür yıkamadan sonra, eller bu bitki çayının içinde 2-3 dakika bekletilir.

Tırnaklar

Kuru ve kolayca kırılabilen tırnaklar da, etkili temizlik maddeleri ile sürekli ilişki içinde olmaktan kaynaklanabilir. Tırnaklardaki bu tür değişimler, beslenme yetersizliğinin bir işareti de olabilir. Bu nedenle, yalnızca dıştan bakım yapmakla yetinmeyip, dengeli beslenmeye de özen göstermelisiniz.

-Atkuyruğu el banyosu

2 yemek kaşığı dolusu ince kıyılmış atkuyruğu, yarım litre kaynar derecede sıcak suyla haşlanır, 20 dakika demlendikten sonra süzülür. Eller arada bir, 5-6 dakika süreyle bitki çayının içinde tutulur.

Ayrıca, günde 1-2 bardak atkuyruğu çayı içilmesi de çok yararlı olacaktır.

-Soğan suyu masajı

Kuru soğanın özsuyu ile tırnaklara masaj yapılabilir. Tırnaklar böylece sertleşebilir.

-Masaj yağı

25g vaselin, 25 ml hintyağı, 10 damla acıbadem yağı, 25 ml avocado yağı, 50 ml jojoba yağı, sıcak su banyosunda (benmarin) eritilerek karıştırılır ve bir krem kabına aktarılır. İki günde bir, önceden iyice temizlenen tırnaklara bu yağ karışımı ile masaj yapılır.

Kırışıklara karşı reçeteler (gerginleştirme)

*80g limon suyu, 30g havuç suyu ve 30g hıyar suyu iyice karıştırılır ve kırışık bölgelere kompres uygulanır.

*Avocado lapası, muz suyu veya kavun suyu kompresleri uygulanır.

*1’er tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış mayıs papatyası ve oğulotu (melisa), 2 bardak dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 15 dakika demlendikten sonra süzülür ve kompresler uygulanır. Lavanta yağı, biberiye yağı ve gülyağı da kırışık cildi düzgünleştirir.

*Her gün bir kere, yağı alınmış sütle yüz yıkandığında, kırışıklar azalır.

Yorgun Ayaklar

Ayaklar ve bacaklar özellikle yazın gözler önüne serilecekse, bakımlı olmalıdırlar. Ayak banyoları ve masajlarla, göze hoş gelmeyen nasırlar gibi, yorgun ve şiş ayaklar ve bacaklar da tedavi edilebilir. Böyle bir davranış, yalnızca güzellik için değil, sağlık için de iyi sonuçlar verebilir.

İsteyen, her gün ayak banyosu veya ayak masajı yapabilir. Ama haftada en azından bir kere uygulanması gereken bakım şöyle olabilir: Önce canlandırıcı bir ayak banyosu alınabilir, ardından, sertleşmiş deri tabakaları süngertaşı ile alınır. Sonunda da, bitkisel yağlarla rahatlatıcı bir ayak masajı yapılabilir.

-Temel ayak banyosu

2 bardak ılık süt, 2 yemek kaşığı bal, 5 damla lavanta yağı, 2 damla nane yağı iyice karıştırılır. Bu temel ayak banyosu karışımı, gereğine göre başka bitki yağları veya bitki çayları ile zenginleştirilebilir. Sonunda hepsi, sıcak banyo suyuna (en fazla 37 derece) eklenir ve ayaklar 10 dakika boyunca bu suda bekletilir, süre sonunda iyice kurulanır ve kalın çorap giyilir.

-Ayak banyosu, yorgun ayaklar için

Temel banyo karışımı, 2 damla portakal yağı, 3’er damla lavanta ve biberiye yağı, sıcak banyo suyu.

-Ayak banyosu, şiş ayaklar için

Temel banyo karışımı, 3’er damla lavanta yağı ve ardıç yağı, 2 damla nane yağı ve sıcak banyo suyu.

-Ayak banyosu, ağrıyan ayaklar için

Temel banyo karışımı, 3’er damla adaçayı yağı ve bergamot yağı, 2 damla ardıç yağı ve sıcak banyo suyu.

-Masaj yağı, ağrıyan ve terleyen ayaklar için

¼ bardak susam yağı veya ayçiçeği yağı, sıcak su banyosunda (benmarin) ısıtılır ve içine 5 damla oğulotu(melisa) yağı eklenir. Yağ karışımı masajla ayaklara yedirilir.

-Ayak ve bacaklardaki varis ağrıları, sert ve çatlak topuklar için

Aynısafa merhemi, sık sık yapılan hafif masajlarla deriye iyice emdirilir. Gerginlikler ortadan kalkar, ağrılar sona erer ve sert yüzeyler kadife gibi yumuşar

Ayrıca, ince kıyılmış aynısafa çiçek yaprağı 1 ölçü ve zeytinyağı 5 ölçü olarak, ağzı iyice kapanabilen bir cam şişede veya kavanozda 2 hafta boyunca bekletilir ve arada bir çalkalanır. Süre sonunda tülbentten geçirilerek süzülür ve posa da iyice sıkılır. Elde edilen aynısafa yağı, eşit oranda kantaron yağı ile karıştırılır. Bu karışım da ayak ve bacaklardaki varis ağrılarına karşı hafif masajlarda kullanılır.

Kas ve Kemik Sistemi

İskeletimiz, bağdokularımız, kaslarımız ve eklemlerimiz, bizi bir bütün olarak tutar, ayakta durmamızı ve hareket etmemizi sağlar ve bizi biçimlendirir. Çok ağır yüklerin altına sokulurlar, kötü kullanılırlar, fiziksel aşınma ve yıpranma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Ama bu dokuların sağlığı, yalnızca kullanılış biçimlerine göre değil, daha çok iç dünyamızla, metabolizmamızın durumuyla, beslenme alışkanlıklarımızla ve yaşam biçimimizle yakından ilişkilidir. Doğal olarak, genetik kökenli bazı aksaklıklar da önemli bir rol oynayabilir; ama bu aksaklıklar erken teşhis edilirse, önemli hastalıkların oluşması önlenebilir.

Yapısal nedenli rahatsızlıklarda, osteopatik(kemik hastalıkları bilimi) ve cerrahi tedavi yöntemleriyle çok olumlu sonuçlar alınabiliyor. İskelet yapısının bazı parçaları bazen normal ölçülerin dışına çıkarak sinirsel refleksleri etkiler ve böylece bazı organların işlevlerini engelleyebilir veya tüm bedenin uyumluluğu da bu durumdan etkilenebilir. Uzmanlar, bu tür aksaklıkları özel tedavi yöntemleri ile düzelterek beden uyumunu yeniden sağlayabilirler.

Bu sistemle ilgili hastalıklar, sistemler arası uyum sayesinde sürdürülebilen genel sağlık durumundan da kaynaklanabilir. Genel sağlığımız ise ancak, iç dünyamızla metabolizmamızın uyumluluğuna bağlıdır. Biyokimya ve metabolizma işlevlerinde bir dengesizlik oluştuğunda, bedenimiz öncelikle metabolizma atıklarının ve zehirli maddelerin dışkılanmasında oluşan problemlerle karşılaşır. Böyle bir durum uzun süre fark edilmediğinde(genelde fark edilmez, çünkü bir belirtisi yoktur), zehirli maddeler eklemlerin bağdokularında birikmeye başlar. Böylece romatizmanın ve eklem iltihabının(Artrit) yolu açılmış olur ve eğer genetik açıdan bu tür hastalıklara yatkınlık söz konusu ise, hastalık kaçınılmaz olur. Şifalı bitkiler özellikle bu alanda zengin bir ilaç çeşidini kullanıma sunar.

Kas ve Kemik Sistemi İçin Şifalı Bitkiler

Bu alanlarda oluşan hastalıklarda, özellikle de romatizma ve eklem iltihabında, beden, eski sağlığına ve dengesine kavuşturulmalıdır. Kemiklerde ve kaslarda oluşan rahatsızlıkların etkili biçimde tedavi edilebilmeleri için, sindirim ve özümleme işlevleri kadar, değişik dışkılama işlevleri de eksiksiz tamamlanmalıdır. Uygun bitkilerin seçiminde bu konuların öncelikle göz önünde bulundurulması gerekir.

Romatizma ilaçları

Romatizma sıkıntılarını azaltan, önleyen ve hatta tamamen ortadan kaldıran özellikleriyle tanınan pek çok şifalı bitki vardır. Burada, antiromatizmal bitkilerin geniş bir listesini ve ayrıca bu konuda belirgin özellikleri öne çıkan öteki bitkileri tanıtmaya çalışacağım. İhtiyaca göre, bedenin her alanı için seçilebilecek olan bu bitkilerin içinde, kan temizleyici, iltihap giderici ve sindirimi destekleyici özellikleri öne çıkanlar: Isırganotu, atkuyruğu, hindiba, sarı kantaron, çıbanotu, karakafesotu, kekik, sinirliot, altınbaşak, beyaz lahana, melekotu kökü, yulaf, biberiye, adaçayı, zencefil, civanperçemi, kereviz(yaprak ve tohum), pelinotu, kurtpençesi, taş anasonu, huş ağacı yaprağı, fasulye kabuğu, çobançantası, lavanta, ıhlamur, mercanköşk, çuhaçiçeği, kuşekmeği, suteresi, eğir kökü, ardıç kozalağı, elma, atkestanesi.

Kan temizleyici ilaçlar

Kan temizleyici ilaçlar, zehirlenen kanı değişikliğe uğratıp iyileştirerek, sağlıklı bir işleyiş biçimini yeniden oluştururlar. Bu doğrultudaki ayrıntılı etkinlikleri ise henüz tam olarak açıklığa kavuşturulamamıştır. Ama aralarında romatizmanın da yer aldığı pek çok hastalığın tedavisinde başarıyla kullanılabilirler.

Kan temizleyici ilaçların çoğu bu sistem için kullanılabilirler, ama aşağıdaki bitkiler en etkilileridir: Isırganotu, huş ağacı yaprağı, civanperçemi, elma, hindiba(kök ve yaprak), sinirliot, kereviz (yaprak ve tohum), taş anasonu, fasulye kabuğu, altınbaşak, atkuyruğu.

Romatizma ve eklem iltihabı rahatsızlıklarının çoğunda bu bitkiler, temizleyici ve canlandırıcı etkileri sayesinde, önemli rahatlıklar sağlayabilirler.

İltihap önleyici ilaçlar

Bazı bitkileri iltihap önleyici olarak adlandırmak şaşırtıcı olabilir. Bedenin genel tedavisinde iltihaplanmaların tümünü kontrol altına almak gibi bir amacımız olamaz, çünkü iltihaplanmalar normalde sağlıklı bedensel tepkilerden biridir. Burada adı geçen bitkiler, daha çok iltihap yatıştırıcı etkiler içerirler. Öncelikle, romatizma ve eklem iltihabı hastalıklarındaki, uzun süreli iltihaplanmaların eklemlerde ve dokularda yozlaşma(dejenerasyon) başlattıklarında yardımcı olacaktır bu bitkiler.

Keçisakalı(ergeçsakalı) bu konuda çok önemli bir örnektir. Bu bitki, şişlikleri ve ağrıları azaltan, aspirin benzeri maddeler içerir. Bu maddeler aynı zamanda idrar arttırıcı ve karaciğeri güçlendiricidir. Genel anlamda, dışkılamayı destekleyerek, iltihaplanmanın kaynağı olan metabolizma atıklarından ve zehirli maddelerden bedenin temizlenmesini sağlayabilir.

En etkili iltihap önleyici bitkiler: Keçisakalı(ergeçsakalı), kereviz (yaprak ve tohum), elma, civanperçemi, atkuyruğu, ısırganotu, ardıç kozalağı, altınbaşak, peygamberağacı odunu (guajaka).

Deri uyarıcı ilaçlar (Rubefazientia)

Deriye sürülen uyarıcı ilaçlar, o bölgenin kan dolaşımını hızlandırırlar. Böylece bölge daha fazla kanla beslenir ve bu yolla birikimler ve iltihaplar temizlenebilir. Bu nedenle kas romatizması veya benzeri hastalıklarda deri uyarıcı ilaçların kullanımı çok yararlıdır. Bu ilaçların çoğu, içten kullanılamayacak kadar etkilidir. Bu özellik göz önünde bulundurularak bu ilaçlar duyarlı derilerde dikkatle uygulanmalı ve yaralı derilerde kesinlikle kullanılmamalıdır. Bu alanda önde gelen bitkiler: Zencefil, acı biber(paprika), nane yağı, acı hardal unu ve ısırganotu dalı.

Zencefil ve acı biber kaynama suyu ile kompresler, nane yağı ile friksiyonlar, acı hardal unu ile lapa kompresleri yapılır. Taze ısırganotu dalı hasta bölgelere sürülür(kamçılanır). Ayrıntılı bilgiler, kitabın ‘şifalı bitkiler’ bölümünde verilmiştir.

İdrar arttırıcı ilaçlar (Diuretika)

İdrar arttırıcı ilaçlar, böbreklerin işlevini destekleyerek, metabolizma atıklarının ve zehirli maddelerin yanı sıra, iltihaplanmadan kaynaklanan zararlı maddelerin dışkılanabilmesine de yardımcı olurlar. Romatizma, eklem iltihabı ve benzeri hastalıkların kaynağında bu zararlı maddeler yattığı için, böbreklerin bu yolla desteklenmesi çok önemlidir. Böbrek problemleri de zaman geçirilmeden çözülmelidir. Bu organların yaşamsal önem taşıyan işlevlerinin desteklenmesinde kullanılabilecek bitkiler: Huş ağacı yaprağı, ısırganotu, atkuyruğu, hindiba, fasulye kabuğu, frenküzümü yaprağı, çuhaçiçeği, kereviz yaprağı ve özellikle kereviz tohumu (ayrıca romatizmaya karşı hararetle tavsiye edilen önemli bir ilaçtır).

Kan dolaşımını uyaran ilaçlar

Kan dolaşımını uyaran ilaçlar, yalnızca kas ve eklemlerin daha fazla kanla beslenmesini sağlamakla kalmayıp, bedenin zehirli maddelerden arınmasına da yardımcı olurlar. Genelde kalbi zorlamayacak bir biçimde, yalnızca çevrel kan dolaşımını düzenleyici bitkiler kullanılır: Acı biber(paprika), alıç, civanperçemi, ökseotu, şekerciboyası kökü. Kullanım biçimleriyle ilgili ayrıntıları, kitabın ‘şifalı bitkiler’ bölümünde bulabilirsiniz.

Ağrı kesici ilaçlar

Hastalık belirtilerini tedavi etmeyi hedeflemediğimiz halde, ağrıları dindirmenin de tedavi etme sanatına dahil olduğunu unutmamalıyız. Romatizma gibi hastalıklarda bazen çok şiddetli olabilen ağrıların şifalı bitkilerle yatıştırılmasının, hastalığın genel anlamda tedavisi için uygulanan geniş kapsamlı tedavinin yalnızca bir bölümü olduğu bilinmelidir. İltihap giderici bitkiler ağrıları azaltabilir, ama ağrıların azaltılabilmesi veya sona erdirilebilmesi için tek çıkar yol, hastalığa yol açan nedenlerin ortadan kaldırılmasıdır. Böyle kapsamlı bir tedavinin uygulanması sırasında, kediotu kökü, sarı kantaron, ısırganotu, adaçayı, nane, oğulotu çaylarının içimi yoluyla ağrılar azaltılabilir.

Dıştan ise, beyaz lahana yaprağı kompresi, kantaron yağı, nane yağı, kekik yağı ve İsveç Şurubu ile yapılan friksiyonlar rahatlatıcıdır.

Sindirimi güçlendirici ilaçlar

Kas ve kemik sisteminin verimli çalışabilmesi için, sindirim işlevinin tam olarak gerçekleşmesi, besinlerin beden tarafından gereğince özümlenebilmesi gerekir. Acı madde içeren sindirim uyarıcı ilaçlar bu alanda öne çıkarlar: Centiyane kökü, pelinotu, eğir kökü, civanperçemi.

Kronik kabızlıklarda ise, aynı zamanda karaciğeri de uyaran ilaçlara öncelik verilmelidir: Sarısabır, barut ağacı kabuğu, ayrıkotu kökü, civanperçemi. Veya özel bir karışım kullanılabilir: Barut ağacı kabuğu, civanperçemi, sinameki, ince kıyılarak eşit oranda karıştırılır. Yarım tatlı kaşığı bitki, bir su bardağı dolusu suda 10-12 saat demlendirildikten sonra süzülür, ılıklaştırılır ve içilir.

Kas ve Kemik Hastalıkları Belirtileri

Romatizma ve eklem iltihabı (Artrit)

Bu bölümde, romatizmanın ve eklem iltihabının çeşitleriyle ilgilenmeyeceğiz. Bedenin bir bütün olarak tedavi edildiği yöntemler açısından, bu çeşitler arasındaki farklılıkların bir önem taşıyıp taşımadıkları tartışılabilir. Ama en önemlisi, genel ve kişisel nedenlerin ve kalıtımsal yapı etkisinin hastalığa katkısı hakkında araştırma yapılması ve gerçeğe yakın bir sonuca varılabilmesidir. Çünkü bu hastalıklar, belki yanlış beslenme, yanlış yaşam biçimi veya başka etkenlerin oluşturduğu baskıyla bedenin başa çıkamamasından kaynaklanırlar. Uygulanacak tedavinin amacı da, bedene eski sağlığını ve canlılığını yeniden kazandırarak, bedenin bu belirtilerle başa çıkabilmesini sağlamak olmalıdır; yoksa, belirtileri tedavi ederek sağlık ve canlılık kazandırmaya çalışmak değil!

Bu hastalıkların anlaşılabilmesinde, sürtüşme etkisinin çok önemli payı vardır. Eklem iltihabında, eklemlerde oluşan değişimler, kemiklerin birbirlerine sürtünmelerine, yani güçlü bir sürtünmeye yol açar. Bu fiziksel değişimlerden önce, genellikle bedensel değişimleri başlatan, başka tür bir sürtünmeler dönemi yaşanır. Bu dönemi başlatan neden, bazı bedensel çalışmalar olabilir. Örneğin, yıllardır omzunda saman balyası taşımış olan çiftçinin omuz ekleminde osteoartrit oluşur. Veya, eklemleri birbirlerine doğru çeken kas gerginlikleri bu tür bir hastalığa yol açabilir. Sözlük, sürtünme-sürtüşme kavramını şöyle açıklar: “Birbirine değen iki yüzeyden birinin, öbürünün bağıntılı hareketine karşı gösterdiği direnç...” Uyuşmazlık, anlaşmazlık! Romatizma ve artrit hastalıklarının kaynakları gözlemlendiğinde, yukarıdaki bu sözlük tanımı, tüm etki alanlarına açıklık kazandırıyor; bu iki yüzey ister kemik olsun, ister insan veya değişik duygular ve inançlar olsun, hiç fark etmez.

Uyuşmazlıklar ve onlardan kaynaklanan sürtüşmeler değişik belirtiler verebilirler, ama onlar öncelikle içsel deneyimlerdir. Bazıları için, karşıt düşünceli olmak bir dünya görüşüdür. Bu görüş aslında, sebebi her ne olursa olsun, kişinin kendisiyle barışık olmayışının ve kendi içinde süregelen bir savaşın belirtisidir ve bu savaşın kökleri genellikle ruhsal boyutun derinliklerine kadar uzanır.

Eğer hastalığın tedavisi için bedende uygun bir ortam oluşturmaya çalışıyorsak, beslenme ve şifalı bitki seçimine verdiğimiz önemi, duygusal ve ruhsal dengenin sağlanabilmesine de verebilmeliyiz. Eğer kişi dar görüşlü ve hep savunma durumunda ise, karşısındakini kırabilecek açık yürekliliğe ve cesarete sahip değilse, romatizmal hastalıkların oluşumu kolaylaşır. Ama eğer, duygusal sürtüşmeyi yumuşatan, insan ilişkilerinin oluşumunu kolaylaştıran, prensiplerin ve duyguların paylaşımını mümkün kılan bir içsel yumuşama süreci başlatılabilecek olursa, işte ancak o zaman, şifalı bitkilerin de destekleyebileceği, bedenin kendini iyileştirme mucizesinin yolu açılmış olur.

Romatizma ve eklem iltihaplarının nedenlerinden biri de, ilgili dokularda metabolizma atıklarının ve zehirli maddelerin birikimidir. Ayrıca bu hastalıkların oluşmasında önemli bir etken de, ölçüsüzce yiyip içme alışkanlığı veya besleyici değeri çok az olan, kimyasal maddelerle zehirlenmiş ürünler olabilir. Bedende ekşime tepkileri oluşturan bu tür besin maddeleri genellikle tespit edilebilir. Sindirim problemlerine veya alerjik tepkilere yol açan besin maddeleri de aynı kapsamdadır. Kimyasal katkılı besinlerin yerine, elden geldiğince taze ve işlenmemiş ürünler tercih edilmelidir.

Mide yanması veya şişkinlik gibi alerjik tepkiler, genellikle buğday ürünlerindeki yapışkan proteinden veya süt ve süt ürünlerinden kaynaklanabileceği için, bu ürünlerden kaçınılmalıdır. Ekşime tepkileri ayrıca kırmızı et, süt ürünleri ve yumurtadan; sirke veya turşulardan; rafine edilmiş karbonhidratlardan, rafine edilmiş şekerden ve baharat türlerinden kaynaklanabilir. Son olarak kahve, çay ve alkol gibi keyif verici maddelerin kullanımında dikkatli olunmalıdır. Şeker, tuz ve kara üzüm, zehirli maddelerin birikimine yardımcı oldukları ve beden temizliğini zorlaştırdıkları için kullanılmamalıdır.

Bunların yerine bolca meyve (içerdikleri limon asidine rağmen, metabolizma üzerinde alkalik etkisi olan turunçgiller de dahil olmak üzere), yeşil yapraklı ve köklü olanlar tercih edilmek üzere taze sebze ve bedenin yıkanabilmesi için günde en az 1,5 litre sıvı içilmelidir. Sıvı olarak kaynak suyu, içine biraz elma sirkesi veya elma suyu eklenmiş olarak veya doğrudan içilebilir. Günlük vitamin dozu olarak da en azından 5oo miligram C Vitamini alınmalıdır. Balık eti ve beyaz et yenebilir.

Bedeni genel anlamda güçlendiren başka uygulamalarla birlikte kullanılan uygun şifalı bitkiler, romatizmal ve iltihabik gelişmelerin kaynaklarını büyük ölçüde kurutabilirler. Böyle bir tedavi yöntemi uzun süreli olmak zorundadır, çünkü bir süredir gelişmekte olan organik yozlaşmanın(dejenerasyon) 3-4 hafta içinde düzelmesi beklenemez. Ama doğru tedavi yöntemi uygulandığında belirtiler, ağrılar veya sertlikler henüz yok olmadan, günün birinde, “bugün kendimi çok iyi hissediyorum!” diyebilirsiniz.

Genel anlamda zorunlu olan, beden temizliğinin yanı sıra hasta, başka bir benzeri olmayan kendine özgü bir kişi olarak görülmeli ve özel ihtiyaçları araştırılmalıdır. Sindirim sisteminin desteklenmesi gerekir mi? Böbrekler iyi çalışıyor mu? Acaba fazlaca stres yaşanıyor mu? Endokrin salgı sistemi acaba uyumlu çalışıyor mu? Beslenme durumu acaba ne haldedir?

Romatizma ve eklem iltihabı hastalıklarında, tüm hastalıklarda olduğundan daha da öncelikle, insanın bir bütün olarak tedavi edilmesi kesinlikle gereklidir; aksi halde iyileşme şansı azalır veya etki kısa süreli olur. Ama hasta kişi, başka bir benzeri olmayan bir canlı olarak görüldüğünde, şaşırtıcı iyileşmeler gerçekleşebilir.

Bu ayrıntılı açıklamaların sonunda, romatizma ve eklem iltihabı hastalıklarına karşı kullanılabilecek şu temel bitki karışımını tavsiye edebilirim: Acıyonca(suyoncası) 2 ölçü, keçisakalı(ergeçsakalı) 1 ölçü, civanperçemi 1 ölçü, kurtpençesi kökü(yılankökü) 1 ölçü, kereviz tohumu 1 ölçü, ısırganotu 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılır, ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Uzun bir süre boyunca, günde 3 bardak taze demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir. İçilen her bardak çaya, yarım veya bir tatlı kaşığı İsveç Şurubu eklenmesi tavsiye edilir.

Bu bitki karışımı, yapılabilecek pek çok seçimden yalnızca biridir. Bu bölümde adı geçen öteki bitkiler arasından da bir başka karışım, ihtiyaçlara göre oluşturulabilir.

Eğer ağrılar yüzünden uyku problemi çekiliyorsa, ayrıca uyku getirici bir karışım da hazırlanabilir, çünkü dinlendirici bir uyku sağlık açısından en önde gelen garantidir. Aşağıdaki gibi, ağrıları yatıştırıcı ve uyku getirici bir karışım çok yararlı olacaktır: Kediotu kökü, sarı kantaron, civanperçemi, mayıs papatyası, ince kıyılarak eşit oranda karıştırılır. Bir tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Yatmadan yarım saat önce demlenen sıcak çay biraz balla tatlandırılarak içilir. Bitki dozajı bir misli arttırılabilir, hiçbir sakıncası yoktur.

Ayrıca, ağrıları ve iltihaplanmayı yatıştırmak, hasta bölgenin kan dolaşımını arttırarak zararlı maddelerin dışkılanmasını hızlandırmak için, dıştan uygulanacak tedavi yöntemleri de devreye sokulmalıdır. Böyle bir tedavi yalnız başına uygulandığında önemli değişiklikler beklenmemelidir, ama böylece genel durum desteklenmiş ve ağrılar azaltılmış olur. Güçlü bir ısıtıcı ve uyarıcı friksiyon sıvısı, acı biber (paprika) ve gliserinin eşit oranda karıştırılmasıyla elde edilebilir. Ama dikkat! Açık yaralara ve duyarlı bölge olan yüze sürülmemelidir! Kas veya sinir ağrılarına karşı kullanılabilecek en etkili friksiyon ilaçlarından biri de kantaron yağıdır. Kantaron yağının hazırlanışına kitabın ‘şifalı bitkiler’ bölümünde değinilmektedir. Romatizma ağrılarından etkilenen organlara, sinir ve siyatik ağrılarına ve hafif yanıklara kullanılabilir bu kan kırmızısı bitki yağı. Lavanta, nane, kekik ve biberiye yağları da aynı amaçla kullanılabilir; friksiyon için, 2-3 ml bitki yağı, biraz badem yağı, zeytinyağı veya ayçiçek yağına karıştırılır.

Ağrıların ve şişliklerin tedavisinde bir başka etkili uygulama da, soğuk ve sıcak kompreslerin değişimli olarak yapılmasıdır.

Bağdoku iltihapları

Romatizma ve eklem iltihabına karşı uygulanan yöntemler bu konuda da geçerlidir.

Kramplar

Herhalde geçmişte hepimizin herhangi bir organına kramp girmiştir. Gerçi ağrılı bir durumdur ama genellikle önemli değildir. Ama kramplar sık sık yineleniyorsa, tedavi edilmelidir ve bu tedavi yalnızca hastalığın belirtisi olan krampları geçiştirmeyi değil, kan dolaşımını güçlendirmeyi hedef almalıdır, çünkü kramplar dokudaki oksijen yetersizliğinin bir habercisidir.

Uzun süreli bir tedavide, şifalı bitkiler sayesinde bu sıkıntıdan kurtulmak mümkündür. Gilaburu ağaç kabuğu 6 ölçü, alıç 2 ölçü, zencefil 1 ölçü, anason 1 ölçü, mayıs papatyası 1 ölçü, ökseotu 1 ölçü, nane 1 ölçü, olarak bitkiler çok ince kıyılır, ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, ağzı kapalı olarak 10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 3-4 bardak taze demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir.

Mukoza kesecik iltihabı (Bursitis)

Diz ve dirsek eklemlerinde, kirişler arasında, kemiklerin yüzeyinde, ya da birbirleri üzerinde olan kasların arasında sıvı dolu kesecikler, organların kendi aralarında hızla hareket etmelerini sağlar. Bu kesecikler iltihaplanabilir. Dizde oluşan iltihaplar, ‘temizlikçi kadın dizi’ olarak tanımlanır, iltihap dirsekte oluştuğunda ise ‘tenisçi dirseği’ denir. Bu problemler sert darbelerin, kazaların veya zamanla gelişen değişimlerin sonucunda ortaya çıkar. Eğer hastalık zamanla gelişen bir özelliğe sahipse, ‘romatizma ve eklem iltihabı’ bölümünde tavsiye edilen yöntemlerle tedavi edilmelidir. Problem eğer aniden ortaya çıktıysa, dıştan bir kompres, örneğin İsveç Şurubu kompresi veya kan dolaşımını uyarıcı friksiyonlar yapılmalıdır. Uygulanacak olan yöntemler iltihabı ve ağrıyı azaltacaktır. Eğer şikayetler yine de devam ediyorsa, içten uygulanacak bir tedavi yöntemine başvurulmalıdır. Kompresler, friksiyonlar ve içten uygulanacak olan tedavilerle ilgili ayrıntılar, aynen ‘romatizma ve eklem iltihabı’ bölümünde de dile getirilmiştir.

Gut (Damla hastalığı)

Bedende ürik asit birikiminden kaynaklanan ve çok sancılı iltihaplara yol açan bir eklem hastalığıdır. Bedenin dışkılama işlevinde, özellikle de böbrekler üzerinden gerçekleşen dışkılama işlevinde desteklenmesi gerekir. Burada, idrar arttırıcı ve antiromatizmal bitkiler yardımcı olabilir. Etkili bir bitki karışımı: Isırganotu, fasulye kabuğu, civanperçemi, kereviz tohumu, çok ince kıyılarak eşit oranda karıştırılır. Bir tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. 2-4 hafta boyunca, günde 3-4 bardak taze demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilmelidir. Ağrılar arttığında, bitki karışımına 1 ölçek zencefil eklenebilir.

Gut hastalığına karşı önlem olarak veya tedavi sırasında, beslenme biçiminin önemi çok büyüktür. Temel olarak asit içermeyen besinler benimsenmeli, pürin içerikli besinlerin tümünden uzak durulmalıdır, çünkü pürinler bedende ürik aside dönüşürler. Pürin içerikli başlıca besinler: Balıklar, kabuklu deniz ürünleri ve karides, karaciğer, böbrek, dana uykuluğu ve fasulye. Kahve ve çay içilmemeli, ölçüsüzce yiyip içmemeye özen gösterilmelidir. Alkolün her türü zararlıdır!

Lumbago (Bel ağrısı)

Pek çok hastalığın belirtisi olabilir. Genelde kas kökenlidir, ama ani hareketlere, yorgunluğa, üşütmeye ve romatizmal hastalıklara bağlı olabilir. Omurgada doğumsal oluşum kusurları, omurlar arası disk fıtıkları, böbrek hastalıkları, cinsel organ hastalıkları veya omurgaya ağır yük bindirmekten de kaynaklanabilir. Ağrıların gerçek nedeni teşhis edilmeli ve uygun bir tedavi uygulanmalıdır. Duruma göre bu tedavi şifalı bitkilerle yapılabilir veya bir kemik hastalıkları uzmanı (osteopat) veya bir uzman cerrah tarafından tedavi edilebilir. Romatizma için önerilen, ısıtıcı ve kan dolaşımını uyarıcı friksiyon ilaçları da bu durumda çok yararlı olabilir. Ayrıca sıcak kompresler de uygulanabilir. Bir atkuyruğu tam banyosu mutlaka denenmelidir; çok rahatlatıcı olabilir!

Siyatik ağrısı (Siyatalji)

Siyatik sinir kökleri üzerinde oluşan baskılardan kaynaklanan, ağrılı bir nevraljik hastalıktır. Çok şiddetli olabilen ağrılar, kaba etlerden kalçanın ve uyluğun arka bölgesine, bacağın arka dış yanına ya da ayak tabanına yayılır. Siyatik sinirinin gerilip ağrının daha da artmasını önlemek için hasta, dizlerini ve kalçalarını bükerek durur. Siyatik siniri, bedenimizdeki en uzun sinirdir; kalçaların arka bölgesinden ayak tabanına kadar uzanır. Siyatik kavramı, kalçalardan baldırlara vuran ağrıların tümü için kullanılır ama, gerçek nedenleri çok değişik olabilir. Ama genelde, omurlar arası diskin fıtıklaşması sonucu veya kalça kemiğindeki bir bozukluk yüzünden, siyatik siniri üzerinde baskı oluşmasından kaynaklanır. Bu durumlarda, hastalığın uzman doktorlarca tedavi edilmesi gerekecektir. Nevraljilerde, yani sinir ağrılarında, sinir sistemini güçlendirici ve yatıştırıcı(sinir sistemi bölümüne bakın) ilaçlar yardımcı olabilir. Bu ağrıların oluşmasında, alt karın bölgesindeki birikimlerin de ağırlıklı rolü olabilir. Bağırsaklarda tıkanıklık veya kronik kabızlık oluşmamasına ve böbreklerin düzenli çalışmasına büyük önem verilmelidir. ‘Romatizma ve eklem iltihabı’ bölümünde tavsiye edilen tedavi yöntemleri, siyatik ağrıları için de geçerlidir. Bele ve bacaklara yapılan masajlar da çok rahatlatıcıdır.

Burkulmalar (Distorsiyon)

Kazalar sonucunda, bir eklemin kapsül ya da bağ yapısında ortaya çıkan ağrılı şişliklerdir. Kan dolaşımını uyarıcı bitkilerin katkısıyla hazırlanan tam veya yarım banyolar veya el ve ayak banyoları, bölgenin kan dolaşımını hızlandırarak iyileşmeyi çabuklaştırır. Bu banyolarda kullanılabilecek bitkilerin en etkilisi kekiktir. Bir ayak banyosu veya tam banyo için, 30-60g kuru kekik, yarım veya bir litre kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 15-20 dakika demlendikten sonra, kapakta biriken sıvı da eklenerek süzülür ve sıcak banyo suyuna eklenir. Banyo süresi 15-20 dakikadır.

Ama en kesin ve en kısa süreli tedavi yöntemi, burkulan eklemin üstüne bir İsveç Şurubu kompresi yapılmasıdır. Büyükçe bir pamuk şurupla ıslatılıp hafifçe sıkılır ve doğrudan burkulan eklemin üstüne çepeçevre yatırılır, pamuğun üstü bir naylon parçasıyla örtüldükten sonra, bandajla sıkıca sarılır veya burkulan diz veya dirsek eklemi ise, kompresin üstüne esnek bir dizlik veya dirseklik çekilir. Kompres saat başı tazelenir ve gece boyunca etkilemeye bırakılır. Genelde ertesi sabah şiş iner ve el veya ayak rahatlıkla kullanılabilir. Ancak, şurup kompresi bazı duyarlı derilerde kaşıntılara ve kızarıklıklara yol açabileceği için, burkulan bölge önceden aynısafa merhemi ile veya yağlı bir bitkisel merhemle ovalanmalıdır.

-Karakafesotu kök veya yapraklarının kaynama suyu ile yapılan sıcak kompresler etkilidir.

-Aynısafa çayı ile yapılan sıcak kompresler de etkilidir.

-Mercanköşk yağı veya merhemi ile yapılan friksiyonlar veya kompresler rahatlatıcıdır.

-Kantaron yağı ile yapılan friksiyonlar ağrıları dindirir ve iyileşmeyi hızlandırır.

İç Salgı Sistemi (Endokrin Sistem)

Ruhsal ve bedensel boyutun birbirine en çok yakınlaştığı alan, iç kontrol sistemimizin mükemmel bütünlüğüdür. Biz, bilincin beyinsel bir nitelik olduğunu düşünürken, sinir sistemi ve iç salgı sistemi işbirliği, bilinç ve beden arasında hemen bir köprü oluşturur. Önce düşünüp sonra hareket ederken, kaslarımızın isteğimiz doğrultusunda çalışmasını sinir sistemi yoluyla kontrol ederiz. Örneğin, tehlikeli bir durumda, adrenalin hormonu kalp atışlarımızı hızlandırır.

Bu süreçlerin pek çoğu, doğrudan beynin kontrolü altında değil, sinir sisteminin ve hormonların içsel dengemizi sağlamasıyla gerçekleşir. Bedenimizin bilgeliği, bedensel dengenin sağlanmasında ve kendi kendine işleyen kontrol mekanizmasında kendini gösterir. Ama beynimizin etkisi genel anlamda belirgindir; iç salgı sisteminin ve sinir sisteminin yardımlarıyla, tüm bedensel işlevleri kontrol eden en önemli organdır o.

İnsan bedeninin işlevlerini tam olarak yerine getirebilmesi ancak, her organın kendi içinde özel dengesini koruyabilmesine, her dokunun ve her hücrenin bu yolla gözlemlenmesine ve kontrol edilmesine bağlıdır. Hareketlilik, büyüme ve dokuların yenilenmesi gibi, beslenmenin ve atıkların dışkılanmasının da düzenli biçimde sürdürülmesi gerekir. Sinir sistemi, iç salgı bezleri ile işbirliği yapar. Bedenin çeşitli yerlerindeki bu salgı bezleri, salgıladıkları hormonlarını doğrudan kana karıştırırlar. Böylece hormonlar, en kısa sürede bedenin tüm hücrelerine ulaştırılmış olur. Hormonların etkinlikleri, pek çok ilginç araştırmanın ağırlık merkezini oluşturur ve insan bedeninin kusursuzluğu ve güzelliği hakkında şaşırtıcı gözlemler yapılabilmesine yardımcı olur.

Beyin, sinir sistemi ve hormonlar arasındaki mükemmel ilişkiyi biraz olsun anlayabilmek için, hipofiz hormonlarını ve hipotalamusun işlevlerini kısaca gözden geçirebiliriz.

Hipofiz bezinin salgıladığı hormonlar, ön, orta ve arka hipofiz hormonları olarak sınıflandırılır. Ön hipofiz hormonları şunlardır: Tiroit bezinin etkinliğini uyaran, tireotrop hormon (TSH); böbreküstü bezi dış bölümünden glikokortikol hormonların salgılanmasını uyaran, adrenokortikotrop hormon (ACTH); bedensel gelişmeyi etkileyen büyüme hormonu veya somatotrop hormon (STH); kadında yumurtalıklarda yumurta foliküllerinin olgunlaşmasını, erkekte ise sperm yapımını uyaran, folikül uyarıcı hormon (FSH); erkekte erbezi dokusu hücrelerini, kadında ise yumurtlamayı ve sarı cismin oluşumunu uyaran, lutein yapıcı hormon (LH); memedeki süt bezlerini ve sarı cisimden progesteron salgılanmasını uyaran, luteotrop hormonu (LTH), ya da öteki adıyla, prolaktin.

Orta hipofiz hormonu olan, melanosit uyarıcı hormon (MSH), deriye rengini veren melanin pigmentinin yapımını uyarır.

Arka hipofiz hormonları şunlardır: Bedenden su kaybını önleyen ve kılcal damarlarda büzülmeyi sağlayan, antidiüretik hormon (ADH); dölyatağının kasılmasını sağlayan oksitasin. ADH ve oksitasin aslında hipotalamustan salgılanmakta ve arka hipofizde depolanmaktadır.

Hipotalamus, istem dışı sinir sistemi işlevlerinin düzenlenmesinde önemli rol oynar. Beden ısısının, kan basıncının ve sıvı-tuz dengesinin sabit tutulmasını; alınan besin miktarının denetlenmesini; sempatik ve parasempatik sinir sistemleri arasındaki dengenin korunmasını sağlar. Ayrıca, bazı içgüdüsel ve davranışla ilgili etkinlikler de hipotalamusun denetimi altındadır; açlığın giderilmesi, cinsel içgüdünün doyurulması ve duyguların dışavurumu gibi.

Merkez sinir sisteminin, talamus, beyin kabuğu, lentiküler(merceksi) çekirdek, rinensefalon(koku beyni) gibi çeşitli yerlerinden hipotalamusa lifler ulaşır. Bu bağlantılar aynı zamanda göz, kulak ve burun gibi duyu organlarından kaynaklanan uyarıları da hipotalamusa iletirler. Hipotalamusta değerlendirilen sinir uyarıları, hipotalamusu beyin ve omurilik çekirdeklerine bağlayan lifler aracılığı ile ilgili organlara iletilir. Hipotalamus, sinir ileti yoluyla yaptığı bağlantıların dışında, kan yoluyla iç salgı sisteminin etkinliğini de etkiler. Hipofizde üretilen serbestleyici etkenler kan aracılığı ile ön hipofize ulaşarak, burada ilgili oldukları hormonların yapımını ketleyerek ya da uyararak, hipofizdeki hormon üretimini denetler. Hipotalamusun gösterdiği öteki iç salgı etkinliği ise, antidiüretik hormon (vazopressin) ve oksitosin hormonu yapımıdır. Bu maddeler, üretildikleri hipotalamustan arka hipofize sinir lifleri aracılığı ile iletilerek buradan kana verilir. Sonuçta hipotalamus, sinir sistemi ve iç salgı sistemi etkinliklerini bütünleştirerek, iç salgı bezlerinin, organizmanın gereksinimi doğrultusunda çalışmasını sağlar.

Sağlık ve İç Salgı Bezleri

Sağlıklı olmanın anlamı, uyumlu ve kusursuz işleyen bir iç salgı sistemine sahip olmaktır. Bu sağlıklılığı koruyabilmek için mutlaka, doğru beslenmeye, olumlu bir duygu ve düşünce dünyası oluşturmaya, hareketli ve amaçlı bir yaşam sürmeye çalışılmalıdır. Örneğin, akupunktur veya enerji dengeleyici yöntemler gibi alternatif tedavi yöntemlerinde, hep iç salgı sistemi hedeflenir; çünkü bu sistem sayesinde bedenin tümü tedavi edilebilir. Olası bir iç salgı sistemi dengesizliğinde, bu tür tedavi yöntemleri sayesinde çok olumlu sonuçlar alınabilir.

İç salgı sistemi (endokrin sistem) rahatsızlıklarına yol açan, stres durumları gibi dışsal nedenler ve genetik bozukluklar gibi içsel nedenlere varana kadar, pek çok neden olabilir. Şifalı bitkiler bu konuda da yardımcı olabilirler. Bedenin eski gücünü ve canlılığını kazanabilmesi için, seçilen uygun bitkilerin gereğince kullanılması gerekir.

Gerçek bir salgı bezi problemi değil de küçük bir salgı bezi dengesizliği olsa bile, bedenin genel dengesi bozulabilir; çünkü iç salgı sistemi bedenimizin en önemli temel taşlarından biridir.

İç Salgı Bezleri İçin Şifalı Bitkiler

Acı ilaçlar, iç salgı bezlerinin tedavisinde önde gelenlerdir. Bu bitkiler sindirimi destekleyici ve güçlendirici olarak tanındıkları için, ilk bakışta şaşkınlık yaratabilirler. Ama salgı sisteminde oynadıkları rol, tüm sistemlerde refleks benzeri bir uyarı başlatmalarıdır. Bu tür bir uyarıcı etki, sistemdeki fazla hareketliliği azaltır, yetersiz işlevleri güçlendirir ve beden dengesinin kusursuz işleyişine böylece katkı sağlar. Bu sonuç, hangi alanda olursa olsun, aksayan işlevleri şifalı bitkilerin her zaman destekleyebileceğinin bir göstergesidir. Bazı ilaçlar güçlü ve belirli etkiler içerirler, ama genelde şifalı bitkiler, bedenin zayıf ve aksayan bölgelerine ulaşır ve orada iyileşmeyi ve işlevlerin uyumunu desteklerler. Acı ilaçların yanı sıra, kan temizleyici bitkiler de bu konuda çok etkilidirler. İç salgı sistemi için en önemli acı ilaçlar: Pelinotu, civanperçemi, eğir kökü, hindiba.

Etkili kan temizleyici bitkiler ise: Yoğurtotu(yapışkanotu), hindiba, kırmızı yonca, adaçayı, biberiye, ökaliptus yaprağı, ısırganotu, atkuyruğu, huş ağacı yaprağı.

İç salgı sistemi çok geniş kapsamlı olduğu için, örneğin böbrek ve karaciğer gibi organların tedavisinde öne çıkan bitkiler de içsel dengenin yeniden kurulmasına yardımcı olabilirler. Hiç unutmamamız gereken en önemli gerçek, bedenimizin bütünlüğüne her bitkinin katkı sağlayabileceğidir.

Salgı Bezi Sisteminde Hastalık Belirtileri

Pankreas

Karnın arka bölgesinde, omurganın önünde ve kendini hemen tümüyle örten midenin arkasında yer alır. Hem dış salgı, hem de iç salgı işlevi vardır. Dış salgı dokusu, organın büyük bir bölümünü oluşturur ve onikiparmakbağırsağına dökülen pankreas sıvısını salgılar. İç salgı bölümü ise, çapları yaklaşık 0,2mm olan küçük hücre adacıklarından oluşur. Bunlar yaygın olarak dağılmış olmakla birlikte özellikle organın kuyruk bölümünde yoğundur; farklı hormonlar salgılayan çeşitli hücre tiplerini içerir. Pankreasın iç salgı dokularından salgılanan insülin ve glükogan, şeker metabolizmasında son derecede önem taşır. İnsülin, karaciğer ve kaslardaki glikojen bireşimini ve hücrelerin glikoz kullanımını arttırarak ve proteinlerden glikoz yapımını engelleyerek, kandaki şeker düzeyini düşürür. Ayrıca, yağ metabolizmasında DNA ve RNA bireşimini ve aminoasitlerin kullanımını arttırarak ve proteinlerin kullanımını azaltarak, protein metabolizmasında rol oynar. İnsülin salgısı, doğrudan kandaki glikoz düzeyi ile düzenlenir.

Pankreas iltihabı (Pankreatit)

Pankreasta akut ya da kronik gidiş gösteren iltihap halidir. Akut pankreatit, kabakulak iltihabı sırasında ortaya çıkabilir ve mide ağrısı, sindirim bozukluğu, bulantı ve kusmayla kendini gösterir. Yakın ya da uzak enfeksiyon odaklarından gelerek pankreasa yerleşen irin yapıcı mikropların oluşturduğu biçimleri daha ağırdır. Ayrıca, organın kendi kendini sindirmesi olarak da tanımlanacak biçimde, pankreasın salgıladığı sindirim enzimlerinin dönerek pankreasa saldırmaları söz konusudur. Bu saldırının sebepleri henüz tam bir açıklığa kavuşmuş değildir; ama bir varsayıma göre, safrakesesinin ve pankreasın ortaklaşa kullandıkları çıkış kanalını bir safrakesesi taşının tıkaması sonucunda gerçekleşebilir. Bazı olaylar da fazla alkol tüketiminden kaynaklanmaktadır.

Kitabın safrakesesi bölümünde dile getirilen beslenme biçimi ve şifalı bitki kullanımı ile ilgili açıklamalar gözden geçirilmelidir. Ama hastalığın çok önemli olduğu, ölümle sonuçlanabileceği unutulmamalı ve hasta mutlaka doktor kontrolüne girmelidir.

Hastalığın tedavisinde kullanılabilecek şifalı bitki tavsiye edebilmek pek kolay değildir. Ama yine de, günde 2 bardak ökseotu çayı, içine 1 tatlı kaşığı İsveç Şurubu eklenerek, sabahları ve akşamları birer bardak olmak üzere, aç karnına içilebilir. Pankreas bölgesine uygulanacak uzun süreli İsveç Şurubu kompresleri de rahatlatıcı olabilir. Eğer mide bulantısı varsa, nane çayı rahatlık sağlayacaktır.

Şeker hastalığı (Diabetes mellitus)

Şeker hastalığı, en sık rastlanan iç salgı sistemi aksaklıklarından biridir; batı ülkelerinde yaşayanların yüzde birinden daha fazlası bu hastalığı çeker. Diabet olarak da adlandırılan bu hastalığın temel problemi, kandaki şeker düzeyinin yüksek olmasına karşın hücrelerde bu oranın düşmesidir. Pek çok nedenden kaynaklanabilen bu durum, öncelikle atardamarlarda ve kılcal damarlarda etkili olan değişik komplikasyonlarla ortaya çıkar.

Genelde şeker hastalığına yol açabilecek belirgin bir neden yoktur. Kalıtımsallıkla, yaşla, şişmanlıkla veya stresle ilgili olabilir. Bedenin strese karşı gösterdiği tepkilerden biri, böbreküstü bezlerinde aktivite artışıdır ve bu durum kandaki şeker düzeyinin yükselmesine yol açar. Fazla stres şeker hastalığına yol açabilen bir neden değildir, ama gizli bir eğilimin harekete geçmesine pekala yol açabilir. Sebep ne olursa olsun ortaya çıkan sonuç, yüksek bir kan şekeri düzeyi, şekere açlık çeken hücreler, kilo kaybı, aşırı susama, aşırı idrar dışkılama, güç kaybı ve komaya girme olasılığıdır.

Şeker hastalığının tedavisinde ve kontrol altında tutulmasında beslenme biçimi çok önemli rol oynar. Burada amaç, yalnızca bol karbonhidratlı besinlerden kaçınmak değil, aşamalı olarak kana glikoz karışımını önleyebilecek gerçek bir beslenme planı oluşturmaktır. Ama bu beslenme diyeti her hastanın özelliklerine göre oluşturulan, kişiye özgü bir diyet olmalıdır.

Şeker hastalığına yol açan nedenler çok çapraşıktır ve uygulanacak olan tedavinin de aynı doğrultuda planlanması gerekir. Tedavi biçiminin, hastalığın kişideki belirtilerine uygun olması gerektiği halde, biz burada genel anlamda, kandaki şeker düzeyini düşüren veya içerdikleri insülin benzeri maddeler sayesinde başarılı olabilen ve pek çok ülkede kullanılmakta olan bitkileri tanıyacağız: Yaban mersini yaprağı, ısırganotu, zeytin yaprağı, böğürtlen yaprağı, bezelye, arpa, yulaf, ginseng, ökseotu, ıspanak, pelinotu, enginar yaprağı, havuç, hindiba, fasulye kabuğu, çiğ lahana, çiğ soğan, adaçayı, kara üzüm yaprağı, ökaliptus yaprağı, maydanoz, prasa.

Bu bitkilerden oluşturulabilecek etkili bir karışım: Yaban mersini yaprağı 2 ölçü, zeytin yaprağı 1 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, fasulye kabuğu 1 ölçü, böğürtlen yaprağı 1 ölçü, ökseotu 1 ölçü, çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Bir tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 1-2 bardak taze demlenmiş çay, soğutulmadan, öğün aralarında içilir.

Bitki çayı ile kan şekerini düşürme uygulamasına başlandığında, kan şekeri düzeyi mümkün olduğunca sık aralıklarla ölçülür ve tutulan listeye tarihiyle birlikte sonuçlar yazılır. İhmal edilmemesi gereken doktor kontrolü sırasında bu listenin doktora gösterilmesi yararlı olacaktır.

Bu tür tedavilerin erişkin tipi şeker hastalığında uygulanabileceği ve uygulamadan önce doktor onayı alınmasının doğru olacağı unutulmamalıdır.

Tiroit Bezi

Tiroit bezi, metabolizma dengesinde çok önemli bir rol oynar. Salgıladığı hormonlardan en önemlileri olan ikisi, bedenimizdeki tüm biyokimyasal işlemlerin düzenliliğini ve devamlılığını sağlar. Problemler, tiroit bezinin çok (hipertiroidizm) ya da az çalışmasından (hipotiroidizm) kaynaklanır, duygusal ve bedensel rahatsızlıklara yol açar.

Tiroit bezinin çok çalışması (Hipertiroidizm)

Gereğinden çok hormon salgılandığında, bu hormonların hücrelerdeki yakılma işlemi de normalde olduğundan daha uzun sürer. Gerçi iştah artar, ama aynı zamanda sürekli hareketlilik, korku ve gerginlik eşliğinde, kilo kaybı görülmeye başlar. Gerginlik ve sinirlilik halinin yatıştırılması için uygulanabilecek etkili bir tedavide, acı ilaçların yanı sıra, kediotu kökü, yulaf, arslankuyruğu ve sarı kantaron gibi yatıştırıcı bitkiler kullanılabilir. Belirtilerin yatıştırılabilmesi için uygulanan bu tedavinin yanı sıra, hormon benzeri maddeler içeren bitkilerin karışımıyla uzun süreli bir tedavi de mutlaka uygulanmalıdır. Aşağıdaki karışım bu tedavide başarıyla kullanılabilir:

Arslankuyruğu 2 ölçü, kediotu kökü 1 ölçü, civanperçemi 1 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, yapışkanotu 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 3-4 bardak taze demlenmiş çay, uzun bir süre boyunca (6-8 hafta), aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir.

Hastalık mutlaka doktor kontrolü gerektirir.

Tiroit bezinin az çalışması (Hipotiroidizm)

Bu hastalık belirtisinde ise tiroit bezinin çok çalışmasının belirtilerinin aksine, genellikle uyuşukluk ve umursamazlığın eşliğinde kilo artışları ve depresyona yatkınlık halleri görülür. Bu durumda rahatlıklar sağlayabilecek bitkiler acı madde içerenler, sinir sistemini güçlendirenler ve orman sarmaşığı gibi bol miktarda iyot içerenlerdir. Uygun bir karışım aşağıdaki gibi olabilir:

Orman sarmaşığı 2 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, yeşil yulaf(veya sarı kantaron) 1 ölçü, pelinotu(veya eğir kökü) 1 ölçü, hindiba(kök ve yaprak) 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılır, ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, ağzı kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Uzunca bir süre boyunca(6-8 hafta), günde 3 bardak taze demlenmiş çay, soğutulmadan, öğün aralarında içilir. Ayrıca dengeli ve besleyici bir beslenme programı uygulanması doğru olur.

Hastalık mutlaka doktor kontrolü gerektirir.

Guatr (Struma)

Bu hastalıkta, tiroit bezinin büyümesi nedeniyle, boğaz bölgesini çevreleyen bir şişkinlik oluşur. Genellikle tiroit bezinin az veya çok çalışmasından kaynaklanır, ama başlıca nedeni, besinlerden ve sudan yeterince iyot alınamamasıdır. İyot maddesi, bedende öncelikle tiroit hormonlarının üretilmesinde kullanılır, bu yüzden bu önemli maddenin her türlü eksikliği tiroit bezini etkiler. Bu konunun beslenmeyle olan ilişkisi anlaşılıncaya kadar bu belirti, genellikle toprağında ve suyunda çok az iyot olan, örneğin dağlık bölgelerde yaşayan kişilere özgü bir hastalık olarak bilinirdi. İyot genellikle sofra tuzuna ve bazı ülkelerde ekmeğe eklenir. İyot içerikli bitkiler, öncelik sırasına göre, orman sarmaşığı ve yulaf olarak bilinir. Ayrıca, ülkemizde bilimsel olarak tanınmayan bir deniz yosunu türü de iyot açısından çok zengindir ve batılı ülkelerde bu doğrultuda yaygınlıkla kullanılmaktadır. Bitkinin, Latince, Almanca, İngilizce ve Fransızca adları şöyledir: Fucus vesiculosus, Blasentang, Sea kelp, Varech vesiculeux.

Ama guatrın eritilmesinde yoğurtotu(yapışkanotu) bitkisinin çayı ile yapılan sürekli gargaralar ve arada birkaç yudum çay içimi çok olumlu sonuçlar verebilir.

Ayrıca, biraz tuz eklenerek lapa haline getirilen taze sinirliot lapa kompresleri doğrudan guatrın üstüne yatırılıp tespit edilebilir. Günde 2 kere, 2-3 saatlik lapa kompresleri öncesinde bölgeye yağlı bir bitkisel merhem veya krem sürülmesi, olası deri reaksiyonlarını ve kurumaları önleyebilir.

Bu tedavilerin uygulanması için doktor onayı alınması doğru olur.

Böbreküstü Bezleri

Böbreklerin üst ucunun tepesinde yer alırlar ve çok değişik iki bölümden oluşurlar; kabuk bölümü (korteks) ve iç bölüm (medulla). Hipofiz bezinin salgıladığı hormonlarla uyarılan kabuk bölümü, üç değişik hormon grubu salgılar. Bir hormon grubunun uyarıları sayesinde, sodyumun bedende tutulması ve potasyumun bedenden dışkılanması sağlanır. Yani bu hormon doğrudan, bedenin değişmeyen tuz dengesinin kuruluşuna/sürdürülmesine katılır. İkinci bir hormon grubu, şeker, aminoasitler ve yağ metabolizmalarını düzenler. Bu gruplardaki steroit hormonları, tüm hücrelerde normal bir yenilenme(regenerasyon) ve sağlıklı bir gelişme sürdürülebilmesi için gerekli olan temel maddelerin ve besinlerin kesintisiz biçimde hedeflerine ulaştırılmasını sağlar. Bu hormonlar pek çok bedensel işlevde rol oynar ve iltihaplanmaları bile önlerler. Bu etki, tıpta yapay steroit ilaçlarının kullanımına da açıklık getiriyor. Bu yapay ilaçlar, iltihaplanmalara ve eklem iltihabı gibi hastalıklara karşı çok başarılıdırlar, ama çok önemli yan etkileri vardır. Bu yan etkilerden kaynaklanan hastalıklar, ilaç tedavisinin yan etkilerinden kaynaklanan hastalıkların en kötülerinden sayılabilir. Ancak, hasta özelliklerinin gerektirdiği bazı kaçınılmaz durumlarda, böyle bir ilaçtan kaynaklanabilecek rizikolar göze alınabilir.

Böbreküstü bezinin kabuk bölümünde üretilen üçüncü hormon grubu (kortikosteroit), erkeklik hormonu (androjen) ve dişilik hormonu (östrojen) ile birleşerek, bir cinsiyet hormonu kimliği oluşturur. Her iki hormon türü erkeklerde de kadınlarda da üretilir ve bunların arasındaki oran farkı, cinslerin arasındaki fiziksel farklılığın oluşmasını sağlar.

Böbreküstü bezinin iç bölümü, dış bölümden bağımsız çalışarak, adrenalin ve noradrenalin hormonlarını üretir. Bu hormonlar, kavga veya kaçış durumları için gereken ani bedensel tepkileri oluşturur ve desteklerler. Ruhsal şoklar, ağrılar, yüksek dereceli ısılar veya kan şekeri düzeyinin düşmesi gibi stresli durumlarda, böbreküstü bezlerinin iç bölümüne sinirsel uyarılar göndermesi için, ara beyin uyarılır. Bu uyarıya yanıt olarak hemen, adrenalin ve noradrenalin doğrudan kana salgılanır. Bu hormonlar bileşiminin görevi, bedeni olağanüstü davranışlara hazır hale getirmektir; bu görev, solunumun hızlandırılması, kan basıncının yükseltilmesi ve kalp atımının hızlandırılmasıyla başlatılır. Kandaki şeker ve yağ asidi düzeyi de yükseltilerek, hücrelere enerji ulaşımı arttırılır, iç organlara ve deriye daha az kan gönderilerek kasların daha çok kanla beslenip güçlenmesi ve canlılık kazanması sağlanır.

Bu tepki, stres durumunu yaratan etkenlerden bağımsız olarak oluşur. Ama oluşan tepki sonucunda ortaya çıkan enerjinin mutlaka kullanılarak tüketilmesi gerekir. Bu tepkinin bastırılması durumunda (ki genelde, duygusal nedenlerden kaynaklandıkları için bastırılmaya çalışılır) ortada kalan adrenali beden yadsıyamaz. Dışsal tepki bastırıldığı için, beden zorunlu olarak kendi içine yönelir. Süreklilik gösteren bu durum, güç kaybına yol açar ve büyük olasılıkla bedenin herhangi bir bölgesinde oluşabilecek kronik hastalıklara uygun bir ortam oluşturabilir. Böyle bir oluşum, kan şekeri düzeyindeki artışlar nedeniyle insülin üretimini arttırmak zorunda kalan pankreasta ortaya çıkabilir ve bu durum da diabet hastalığına yatkınlığın bir göstergesi olarak algılanabilir.

Böbreküstü bezlerinin işlevlerini kusursuz yapabilmelerinin sağlanabilmesi için beslenmeleri ve kendilerini yenileyebilmeleri amacıyla kullanılabilecek şifalı bitkileri tanımak gerekir. Her ne olursa olsun alışılmış ölçülerin üstünde bir stres yaşandığında, böbreküstü bezlerinin desteklenmesi için şifalı bitkilerin yardımına başvurulmalıdır.

Bitkisel araştırma bulgularına göre pek çok bitki, böbreküstü bezi hormonlarının değişik aşamalarını içermektedir. Bu bitkilerin en önemlileri: Hodan(Borago officinalis), suteresi, karakafesotu yaprağı, ginseng, meyan kökü.

Stres baskısı altında olan herkes, uzun süreli bir bitki kullanımından yararlanmalıdır. Hodan çayının ve ginseng damlasının uzun süreli kullanımı özellikle önerilir. Yapay (sentetik) steroit hormonu ile tedavi edilen kişilerin, böbreküstü bezlerine yeniden canlılık kazandırılabilmesi için, 3-5 haftalık bir meyan kökü tedavisi uygulamaları yararlı olur. Çok ince kıyılan kökten yarım tatlı kaşığı, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2 bardak taze demlenmiş çay, öğün aralarında, soğutulmadan içilir. Yeni bir tedavi kürüne başlamak için 1-2 hafta beklenilmesi gerekir.

Cinsel Sistem

Bu bölümde ağırlık noktası dişi cinsel sistem olacak, çünkü bu bedensel bölgede pek çok özel rahatsızlık oluşur. İnsan anatomisinin nitelikleri açısından erkek cinsel sistemi, yapısına ve işlevine göre, dişi cinsel sistem gibi karmaşık değildir. Kendine özgü gizleri olan doğum mucizesi dişi bedene aittir; erkek bedeniyle ilişkisi pek azdır. Erkek cinsel sisteminde genellikle prostat bezi ile ilgili problemler görülür ve bu konuya Üriner Sistem bölümünde değineceğiz. Erkek cinsel sisteminde ortaya çıkan enfeksiyonlarda da, dişi cinsel sistemde uygulanan enfeksiyon tedavileri geçerlidir.

Cinsel sistemin sağlıklı olması ve dengeli bir bütünsellikle çalışabilmesi için, bedenin ve ruhun bir bütün olarak sağlıklı ve dinç olması gerekir. Beslenme yetersizliğinde, adet görme düzensizlikleri ve vajinal akıntılar görülebilir. Eğer yaşam biçimimize karamsarlık hakimse, yeni yaşamlar oluşturmaya hazır olan sistem bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Bebeklerin her bakımdan sağlıklı olarak dünyaya gelebilmeleri için gebelik sürecinde kusursuz bir yaşam sürdürülmelidir! Genel sağlık durumunu kontrol et, ama yaşamla olan ilişkilerini de; sevgi dolu ve güçlendirici duygulardan yardım al! Düşüncelerini şöyle bir gözden geçir; olumlu mu düşünüyorsun? Ne tür kitaplar okuyor, hangi filmleri izlemekten zevk alıyorsun, politik amaçların nelerdir? Bedeninin içindeki güç, yalnızca seni çevreleyen güç tarafından etkilenmez, daha çok senin onu kullanım biçiminden etkilenir ve bu daha da önemlidir.

Dişi Cinsel Sistem İçin Şifalı Bitkiler

Pek çok şifalı bitki, dişi cinsel sistemi olumlu etkileyebilecek niteliklere sahiptir. Şifalı bitkilerle tedavinin daha iyi anlaşılabilmesi için, bitkileri, öne çıkan iyileştirici özelliklerine göre sınıflandırmak gerekir.

Dölyatağını güçlendirici bitkiler

Dölyatağını güçlendirici bu bitkiler, tüm hücreleriyle birlikte sistemi güçlendirip canlandırır ve organik işlevleri desteklerler. Her bitkinin etki biçimi değişik olduğu halde, bu bitkilerin tümü, dişi cinsel sistemi bütünüyle olumlu etkilerler. Arslanpençesi, civanperçemi, çobançantası, ökseotu, sarı kantaron, kediotu kökü, mayıs papatyası, hayıt meyvesi(tohumu), arslankuyruğu, keçisakalı, genel anlamda kullanılan bitkilerdir. Genellikle akut bir rahatsızlık olmasa da cinsel organların güçsüzlüklerinin tüm bedeni olumsuz etkilemelerini önlemek amacıyla kullanılabilirler.

Adet kanamalarını güçlendirici ilaçlar (Emmenagoga)

Bu ilaçlar yetersiz kanamaları uyarıcı ve normalleştirici etkiler içerirler. Dölyatağını güçlendirici ilaçların pek çoğu da kanamaları normal düzeye çıkarır ve tüm sistemin dengelenmesinde etkili olurlar. Ama tüm sistemi etkilemeyip ancak sınırlı alanlarda etkili olan bitkiler de vardır. Hele öyleleri vardır ki, yaptıkları doğrudan etkiyle hatta bitkisel kürtajı gerçekleştirebilirler; ama biz bu konuyla ilgilenmeyeceğiz. Daha sonra, gebelik süresince kullanılmaması gereken bitkilerin bir listesini oluşturmaya çalışacağız.

Adet kanamalarını güçlendirici ilaçların bir listesi: Yavşanotu, arslankuyruğu, civanperçemi, maydanoz, sedefotu, kekik, anason, eğir kökü, biberiye, pelinotu, sarı kantaron.

Kendisine iyi gelecek bitkiyi bu liste içinde herkesin kendisinin seçmesi ve hatta bazı bitki karışımları oluşturması doğru olur. Ama bitkileri ve bitki karışımlarını yüksek dozda ve sürekli kullanmamak gerekir. Seçimlerinize örnek olabilecek bir bitki karışımı şöyle olabilir: Civapperçemi 2 ölçü, sarı kantaron 1 ölçü, biberiye 1 ölçü, maydanoz 1 ölçü, kediotu kökü 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 1-3 bardak taze demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir.

Çay içimi, adet görme tarihinden 5-6 gün önce başlar ve kanama sona erince bırakılır ve bir sonraki adet döneminden önce yine başlanır. Bu yöntemle uygulanacak 4-6 aylık bir tedaviden sonra büyük olasılıkla her şey yoluna girmiş olacaktır.

Hormon dengesini normalleştirici ilaçlar

Hormon dengesini normalleştirici ilaçlar çok önemli bir grup oluştururlar. İç salgı sistemini dengeleyici ve normalleştirici etkileri sayesinde, cinsel sistemin önemli işleyiş biçimini de genel anlamda destekleyebilirler. Bu konuda önde gelen, yavşanotu(kara pelin), hayıt meyvesi(tohumu) ve şerbetçiotu bitkileridir. Çok değerli bir bitki olan hayıt meyvesi, ösrojen ve progesteron hormon aktivitelerini normalleştirerek, adet görme konusundaki düzensizliklerin sona ermesini ağlar ve ayrıca, menopoz dönemine özgü sıkıntılara karşı da başarıyla kullanılabilir. Şerbetçiotu östrojen benzeri maddeler içerir ve böylece östrojen hormon düzeyinin düşük olduğu hallerde ve menopoz dönemine özgü sıkıntılara karşı kullanılabilir. Erkeklerde de bazı cinsel bozukluklara, örneğin uykuda boşalmaya, erken boşalmaya karşı veya, eğer şikayet konusu oluyorsa, yoğun cinsel isteği bastırmak amacıyla kullanılabilir. Hayıt tohumu, hipofizi uyarır ve özellikle progesteron işlevini normalleştirir. Cinsel organları güçlendirir. Ama her şeyden önce dişilik hormonlarının dengesini düzenleyici olarak bilinir. Aynı zamanda afrodizyak ve anti afrodizyak olduğu söylenir. Kısaca o, gerekli düzenlemeleri yapabilecek yeteneklere sahiptir.

Sıkıştırıcı-büzüştürücü-gerdirici ilaçlar (Adstringentia)

Deri ve mukoza dokularını sıkıştırıcı, sağlamlaştırıcı ve yerel olarak damarları büzüştürücü etkiler içeren ilaçlar, cinsel sistemde yaygınlıkla kullanılır. Aşağıdaki bitkiler özellikle önerilir: Arslanpençesi, çobançantası, atkuyruğu, ceviz yaprağı, meşe kabuğu, cezayir menekşesi(Vinca minor veya major), yeşil yulaf, sarı kantaron, ebegümeci, ratanya kökü(Krameria triandra), atkestanesi, sinirliot, turnagagası(Geranium robertianum), beyaz ballıbaba(Lamium album).

Mukoza koruyucu ilaçlar (Demulcentia)

Mukoza koruyucu ilaçlar, sistemin tümünde mukozayı yatıştıran, koruyan ve iyileştiren etkilere sahiptirler. İdrar yolları için geçerli olan bitkiler de cinsel sistem rahatsızlıklarında kullanılabilir. Bu bitkilerden bazı örnekler: Hatmi, mısır püskülü, kocayemiş yaprağı, aynısafa, ceviz yaprağı, mayıs papatyası.

Antiseptik ilaçlar (Antiseptika)

Bir hastalık belirtisinde antiseptik(mikrop kırıcı) ilaçlar gerektiğinde, genel anlamda veya idrar yolları için kullanılan antiseptik ilaçlara başvurulabilir. Bu ilaçlardan bazıları: Kocayemiş yaprağı, civanperçemi, kekik, sarmısak, ayrıkotu kökü, ardıç kozalağı, aynısafa, altınbaşak, kestane yaprağı, mayıs papatyası, ısırganotu, lavanta, echinacea kökü veya preparatları.

Etkili bir bitki karışımı: Kocayemiş yaprağı 2 ölçü, civanperçemi 1 ölçü, altınbaşak(veya ısırganotu) 1 ölçü, mayıs papatyası 1 ölçü, kekik 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılır, ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, ağzı kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir.

Kocayemiş yaprağı, civanperçemi, kekik, mayıs papatyası, ısırganotu ve aynısafa oturma banyoları da, çay içiminin yanı sıra günde 1-2 kere yapıldığında, iyileşme süreci kısalacaktır.

Kan temizleyici ve lenf sistemini güçlendirici ilaçlar

Cinsel sistem hastalıkları tüm bedeni etkileyebildiği için kan temizleyici ve lenf sistemini güçlendirici ilaçların da kullanılması yararlı olacaktır. Bu bitkilerden en etkili olanları: Yoğurtotu, aynısafa, ısırganotu, koçboynuzu(Melilotus officinalis), hindiba, civanperçemi, ayrıkotu kökü, böğürtlen yaprağı, ıhlamur, kereviz tohumu, sinirliot, çiğ soğan.

Bitki çaylarının hazırlanışı ve kullanımı yukarda belirtildiği gibidir. Bitki karışımları geliştirilebilir.

Başka ilaçlar

Cinsel sistem hastalıklarında ödemler de görülebildiği için gerektiğinde idrar arttırıcı ve ödem çözücü bitkiler kullanılmalıdır: Huş ağacı yaprağı, ısırganotu, altınbaşak, kereviz tohumu veya yaprağı, maydanoz, atkuyruğu, meyan kökü, hindiba, fasulye kabuğu.

Bir bitki karışımı önerisi: Huş ağacı yaprağı(veya fasulye kabuğu) 2 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, atkuyruğu 1 ölçü, kereviz tohumu(veya yaprağı) 1 ölçü, meyan kökü 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Bir tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak taze demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir. Ödem çözüldüğünde, 2-3 gün daha günde 1 bardak çay içilir ve bırakılır.

Acı madde ilaçları da yardımcı olabilir, çünkü genel sağlığın başlıca kurallarından biri de sindirim sisteminin sağlıklı işlemesidir. Kullanılabilecek bitkiler: Pelinotu, eğir kökü, centiyane kökü, civanperçemi, hindiba, melekotu kökü, mercanköşk, mayıs papatyası, kekik.

1-2 bardak bitki çayı gün boyuna yayılarak, 3-5 günlük kürler halinde kullanılmalıdır.

GÜZELLİK ve ŞİFALI BİTKİLER

SAÇ


Canlı ve parlak saçlar için
Ihlamur, ısırgan, şimşir

Kepeklenen saçlar için
Soğan

Yağlı saçların temizliği için
Biberiye

Zayıf saçları güçlendirmek için
Enginar, kekik




CİLT


Cildi canlı ve gergin tutmak için
Biberiye, çilek, havuç, hıyar

Yağlı ciltlerin temizliğinde
Ayva

Sivilceler için
Elma, hindiba, şalgam

Ergenlikler için
Lavanta çiçeği


BİTKİLER VE SAÇLAR.KOZMETİK

Saçlarınız devamlı zarif, sağlam, elastiki ve cazip parlaklıkta kalabilmesi için bakım gereklidir. Bu hususta bazı tavsiyelerimiz:

Saçlar haftada bir defa sıcak su ile yıkanmalı, kuru saçlar ise iki haftada bir. Açık renkli saçlar papatya veya ayçiçeğinin sarı çiçek yapraklarından elde edilen haşlama su ile yıkanmalı (durulanmalı)dır. Kuru papatya veya ayçiçeği yapraklarından 2 çorba kaşığı 1 litre suda 5 dakika kaynatılır. Eğer saçlarda bulunan fazla yağ giderilmek isteniyorsa, saçlar evvela meşe ağacı kabuğu suyu ile (3 çorba kaşığı meşe kabuğu, 1 It. suda 15 dakika kaynatılır.) yıkanmalıdır. Kuru saçlar ise yıkanmadan evvel hint yağı, badem yağı veya zeytin yağı ile yağlanmalıdır. Saçlar yağlandıktan sonra, sıcak suda ıslatılmış ve iyice sıkılmış havlu ile sarılır bir saat sonra yıkanır. Saçların kolay yıkanması için, saçlara yumurta akı veya yoğurt sürülür. Saçların kuvvetlenmesi ve parlaklık kazanması için demli çay suyu ile durulanması lazımdır. Şayet saçlar fazla yağlı değilse, şu karışım ile yağlanmalı: bir oran hint yağı, 3 oran badem yağı karıştırılır. Bu yağ avuç içine koyulduktan sonra hafif hareketlerle saç üzerine masaj yapılır.

Saçlarda genellikle kepeklenme görülür. Kepeklenmeye karşı size birkaç reçete daha verelim: 100 g. ısırgan yaprağı, yarım litre su, 100 g. ispirto karıştırılıp 2 saat bekletilir. Sonra süzülür. Her gün dairevi hareketlerle ikinci yıkanmaya kadar sürülür. Aynı maksat için aynı ölçüde gaz ve ispirto karışımına soğan suyu sıkılarak kullanılır.

Saç dökülmesi "seyrekleşmesi" çok sık rastlanan hallerdendir. Bu hususta birkaç reçete sunalım:

Saç Kremi: İnce kıyılmış dulavratotunun kökünden 3 çorba kaşığı 300 g. suda 15 dakika kaynatılır. Haşlama süzülür, içerisine 9 çorba kaşığı eritilmiş sığır iç yağı karıştırılır. Fırında hafif hararetde (23 saat) bırakılır. Karışım soğuduktan sonra fazla su atılır. Elde edilen krem ile her gün saç dipleri yağlanır.

20 g. kıyılmış dulavratotu kökü, 0,5 It. suda 15 dakika kaynatılır. Soğuyunca süzülür. Bu mayi ile saç dipleri oğuşturulur, sonra saçlar yıkanır. Haftada 34 defa tekrarlanır.

Saç Yağı: 100 g.taze (yaş) dulavratotu kökü iyice kıyılarak 200 g. badem yağında 24 saat bekletilir. Sonra 15 dakika hafif ateşte kaynatılır. Soğuyunca kökler iyice sıkıldıktan sonra yağ süzülür. Saçların yıkanmasından 5 saat evvel saçlara sürülür.

Aşağıdaki bitkiler de saç dökülmesine karşı kullanılır:

1) 1 çorba kaşığı huş ağacı yaprağı (Betula pendula)300 g. kaynar suda 2 saat bekletilir, sonra süzülür. Saçlar yıkandıktan sonra bu terkip ile yağlanır.

2) 2 baş soğan ince kıyılır. 300 g. isppirto içerisinde 10 gün bekletilir. Saçların yıkanmasından bir gün önce bu terkiple saç kökleri yağlanır.

Kepeklenmeye Karşı ve Saç Büyümesi Hakkında: 50 g. çöpleme (Veratrum lobelianum) kökü 250 g. su, 250 g. ispirto (ispirto yanıcı ve parlayıcıdır dikkat!) içerisinde mayi yarı kalıncaya kadar kaynatılır. Sonra süzülür. Haftada 3 defa saç köklerine sürülerek oğuşturulur. İki hafta devam edilir. Sonra yıkanmadan 1 gün evvel yalnız 1 defa sürülür. Aynı şekilde ısırgan kökleri de kullanılabilir. (Şifalı Bitkilerle Tedavi Atlası- Prof.Dr. Ivan Isaev'den alıntı)

Rad. Hellebori (çöpleme, karacaot kökünden).................... 50 g.

Rad. Althacae (tıbbi hatmi kökünden)................................... 25 g.

Kullanılış Şekli: Çöpleme kökleri 250 g. sirke ile yarı kalıncaya kadar kaynatılır, sonra süzülür. (Hatmi kökleri 150 g. soğuk suda bir saat bekletildikten sonra süzülür.) elde edilen mayi diğer mayi ile karıştırılır. Bu karışım ile dökülen saç köklerine sabah akşam friksiyon (oğuşturma) yapılır.



KOZMETİKDE KULLANILAN DİĞER BİTKİLER

Hatmi Tentürü: 2 çorba kaşığı hatmi yaprağı veya ince kıyılmış kökü 300 g. soğuk suda 1 saat bekletilip, süzülür. Elde edilen tentür mantarlarla ve kuru cilde karşı kompres şeklinde kullanılır.

Karahindiba Haşlaması: Bitkiden 2 çorba kaşığı 300 g. suda 10 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra süzülür. Elde edilen mayi ile sabah akşam yüz yıkanır. Yüzdeki küçük siyah lekeleri ve çilleri giderir.

Nane haşlaması: 100 g. nane yarım kova kaynar suda yarım saat bırakıldıktan sonra yorgunluktan dolayı şişmiş ayaklara banyo şeklinde uygulanır.

Gül Yaprakları İle Tütsülenmek (İnhalasyon): Hafif ateş üzerinde, su kaynatılan bir kab üzerine kevgir veya elek kapatılır. Eleğin kaidesine gül yaprakları serilir. Yüz gül yapraklarına 1520 cm. kadar yaklaştırılır, baş bir havlu ile örtülür. Güldeki eterik yağ cildi sağlamlaştırır ve yüze canlılık ve tazelik verir.

Yüzde Beliren Mantarlar: Tuzlu su ve kızıl ağaç veya huş ağacı yapraklarının haşlaması ile giderilir. Sati mantarlarda ise: Atkuyruğu veya büyük kuzukulağı haşlamasıyla kompres yapılır.

Dudaklarda Meydana Gelen Uçuklarda: Meşe kabuğu veya menekşe haşlanarak kompres yapılır.

Yüzde Çıkan Siyah Lekecikler: 2 çorba kaşığı mısır unu veya yulaf unu 1 yumurta akı ile köpükleninceye kadar çırpılır. Yüzdeki siyah lekelere sürülür. Kuruduktan sonra kuru, pamuklu bir bezle silinir. Sonra soğuk su ile yıkanır.

Yüze zeytin yağı ile hafif masaj yapılması tavsiye olunur. Yüz masajdan evvel, sabun kullanmadan sıcak su ile yıkanır ve soğuk su ile durulanır. Sonra da zeytin yağı ile yüze hafif masaj yapılır ve 20 dakika bekletildikten sonra tekrar sabun kullanılmadan sıcak su ile yıkanır, soğuk su ile de durulanır. Zeytinyağı dirsek ve tırnaklar içinde yararlıdır. Zeytin yağına taze fesleğen (100 g. fesleğen 1/2 It. zeytin yağı) karıştırılır. Bir hafta bekletilerek yapılırsa çok yararlıdır.

Yüzde beliren lekeler (siyah ve sarı lekeler). Taze (hıyar) salatalık püresi yüze devamlı sürülerek giderilir. Cilt yumuşak ve pürüzsüz olur.


YÜZ GÜZELLİĞİNİZİ DEVAM ETTİRME USULLERİ

Bitkisel maskeler

1) Kuru Ciltler İçin Maskeler:

Yulaf İçi Maskesi: 2 çorba kaşığı yulaf içi, suda veya sütde 15 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra mahlülle bir kaşık bal ilave edilir. Hafif sıcak vaziyette yüze sürülüp, 15 dakika bekletilir. Yüz ılık su ile yıkanır.

Kabak Maskesi: Pişirilmiş kabaktan 2 çorba kaşığı iyice karıştırıldıktan sonra, içerisine 1 çorba kaşığı zeytin yağı veya badem yağı karıştırılır. Elde edilen karışım yüze sürülür, 20 dakika sonra ılık su ile yıkanır.

Havuç Maskesi: 2 havuç rendelenir, yumurta akı ile çırpılır, 1 tatlı kaşığı zeytin yağı veya süt ve az miktarda nişasta karıştırılır. Sonra yüz boyun ile birlikte yağlanır. 30 dakika sonra ılık su ile yıkanır.

Marul Maskesi: Marul yaprakları ince ince kıyılır, üzerine zeytin yağı ve birkaç damla limon suyu sıkılır (lapa haline gelmesi için). Yüze sürülür. 20 dakika sonra yavaş yavaş evvela sıcak su ile, sonra soğuk su ile yıkanır. Marul yerine, rendelenmiş turp veya patates püresi de kullanılabilir.

Muz Maskesi: Bir adet muz iyice dövüldükten sonra, içerisine 1 tatlı kaşığı süt veya kaymak katılarak karıştırılır. Sonra yüze sürülür. 20 dakika sonra ılık su ile yıkanır.

Elma Maskesi: Bir elma iyice rendelendikten sonra, içerisine bir çorba kaşığı zeytin yağı, süt veya kaymak karıştırılır. Yüz ve boyuna sürülür. 20 dakika kadar bekledikten sonra ılık su ile yıkanır.

Şeftali Maskesi: OIgun bir şeftali iyice ezildikten sonra, haşlama papatya suyu ile lapa haline gelinceye kadar karıştırılır. Sonra yüze sürülür. 20 dakika bekletildikten sonra yüz, sıcak su ile yıkanır.

Hıyar (salatalık) Maskesi: Rendelenmiş hıyara birkaç damla limon suyu damlatılır. Yüz ve boyuna sürülür. 20 dakika sonra bir mendil veya bir bezle iyice temizlenir, yüz yıkanmalıdır.

2) Yağlı Ciltler İçin Maskeler:

Badem Maskesi: Papatya, Ihlamur çiçeği, lavanta, mürver ağacı çiçeği ve çam filiz uçlarından eşit miktarda alınıp karıştırılır. Bu karışımdan 2 çorba kaşığı alınıp 150 g. kaynar su içinde haşlanır. Bu haşlamaya (50 grama 1 çorba kaşığı badem içi gelecek şekilde) badem içi ilâve edilip, haşlamaya devam edilir. Sonra haşlanmış terkibe (1 tatlı kaşığı un ve yarım tatlı kaşığı bal ilave edilir. Sıcak vaziyette yüze sürülür. (Sıcaklık dayanılacak gibi olmalıdır.) 30 dakika bekledikten sonra, evvela sıcak sonra soğuk su ile yıkanmalıdır.

Elma Maskesi: 12 elma rendeledikten sonra, iyice çırpılmış yumurta akı ile karıştırılır. Elde edilen karışım yüze ve boyna sürülüp 20 dakika bekledikten sonra ılık su ile yıkanır.


BİTKİSEL BANYOLAR

Mantar ve Sivilcelere Karşı Banyo: Çok ince kıyılan mercan köşk saplarından 100 g. bir kaba konduktan sonra üzerine 2 It. kaynar su dökülür ve 30 dakika bekletilir. Haşlama süzüldükten sonra elde edilen mayi, banyo yapılacak kaba (küvet) boşaltılır. Banyo suyunun 37° hararetde olması lazımdır. Banyo kabı kâfi derecede doldurulur, Banyo müddeti 30 dakikadır.

Ayakların Yumuşatılması İçin Banyo: Sıcak su ile dolu kap içerisine 100 g. deniz tuzu ve 500 g. at kestanesi haşlaması ilave edilir. Banyo müddeti 30 dakikadır. Banyodan sonra ayaklar ispirtolu kâfur ve zeytinyağı ile oğuşturulur. Banyo, nasırlaşmış, ayaklara tavsiye edilir.

Ayaklarda Yorgunluk ve Terlemeyi Giderecek Banyo: Meşe kabuğundan elde edilen (yukarıda yazıldığı gibi) haşlama ve deniz tuzu ilavesiyle 37° sıcaklıkta su ile hergün banyo yapılır, sonra ayaklara zeytin yağı ile mesaj yapılır.

Soğuk Ayaklara Banyo: Ayaklar sıcak (dayanılacak kadar) suda 2 dakika tutulduktan sonra çıkarılır ve hemen soğuk suya sokulur. 10 saniye tutulduktan sonra çıkarılır. Bu ameliya 5 defa tekrarlanır. Banyo suyuna yemişken çiçeği katılırsa (50 g. yemişken çiçeği 1 litre su ile 10 dakika kaynatılır) yararlıdır.

Yüze Yapılan Buharlı Banyolar: Bu banyo, cilt bünyesine göre çeşitli bitkilerden yapılır. Kuru, nazik, hassas ve kolayca iltihaplanabilecek ciltlerde eşit miktarda oğulotu, dereotu, lavanta çiçeği, papatya, aynısafa çiçeği ve öksürükotu karışımı kullanılır. Yağlı, ve aşırı terleyen ciltlere de yine eşit miktarda biberiye, papatya, ıhlamur çiçeği, nane yaprakları, meşe kabuğu, atkestanesi meyveleri, söğüt ve huş ağacı yaprakları karışımı çok etkilidir. Sarı, solgun ve yorgun ciltlere de kâfur, lavanta çiçeği ve oğulotu karışımı tavsiye edilir.

Geniş bir kap içerisine 1 çorba kaşığı ilave edilir, üzerine su konarak kaynatılır. Su buharlaşmaya başlayınca yüz 20 cm. kadar aralıkla buhara tutulur. Baş bir havlu ile örtülür. Bu banyo 15 dakika kadar devam eder. Sonra yüz soğuk su ile yıkanıp, bitki losyonu ile oğuşturulur ve bitkisel maske konur. (üst yazılara bakınız.)

Yüze tatbik edilen banyolar kolay ve yararlıdır. Haftada bir defa yapılmalıdır. Yüze güzellik, tazelik, canlılık verir, yüzdeki siyah lekeleri, göze çarpan beyaz taneleri vs. yok eder.